seni sustuğum kadar kimseyi bağırmadım içimde avaz avaz
sen her gidişinde ben dizleri üzerinde kocaman bir zavallıydım
bakıp gördüğüm her bir karede senin silüetin
pembeden öte kırmızıya yakın dudakların
ve
gülümsedikçe gamzeler açan yanakların..
seni kaçtıkça, aklımın detaylarından
sen fırlıyorsun boylu boyunca.
seni susup seni konuşmak zor iş, zor meziyet.
uzak dünyaları yaşamak sıcak bir iki damla.
oysa biliyorum ki, her şartta an itibari ile sen olmalıydın yanıbaşımda.
en asabi tavırlarımda sakin olmaya davet edip,
senin karamsar an'larında sarılmak istemeliydin bana.
bir yerlerde bir hata olmalıydı seninle uzaklaşmamızda
ne yalan söyleyeyim,
ben en baştan hesapladım da, çetele benden yana kabarıyor bu defada.
kendimden uzaklaşıp izlediğimde seni kendime kurban ettiğimi görüyorum.
bu kaçıncı? sen kaçıncısın? hesaplamadım.
bilmiyorum.
bilemiyorum..
yine görüyorum ki kendimce en kolay yolu seçip susuyorum.
nasıl bir çelişkidir ki, sustukça sana geliyorum.
oysa daha dün gibi gıdıklanıyordu parmaklarım saçlarında,
o bendim ıslaklığını hisseden dudaklarında.
sürgünüm sana..
uğruna kavgalar verdiğim, canlar kırdığım, hiçe saydığım
kazanma beklentisinde yapayalnız kaldığım...
yalnızlığımda sensin.
susupta en derin sessizliklerde yaşadığım
sürgünlüğümde avaz avaz sessiziliğim..