"Çok modern insanlarız, hadi açalım şuradan bir 70'lik..." Diyene hiç rastlamadım. "Abi yenge de ne cagdasmis be kalçaları aklımı aldi." Diyeni de, bu cümleyi anlayışla karşılayacak kafa yapısına sahip olani da görmedim.
Vücudunun üçte ikisi ciplakken, yanından geçen türbanlıya laf atan yobaz mini etekli de gördüm, göbeği açık olduğu için genç bir kızın cehennemde yanacagini iddia eden türbanlıyı da gördüm.
Aslında çoğumuz bize benzemeyen insanın o benzememesine sebep olan yanıyla savaşa gireriz. Çünkü bizim gibi olan yani bizim özelliklerimizi üzerinde taşıyan insanlardan emin olmak gibi bir ahmakligimiz söz konusudur. Ne kadar bizim gibi değilse o kadar zarar verme, en azından varlığıyla rahatsız etme potansiyeli vardır. Bizden faklı olan tarafları bizimle onun arasındaki mesafeyi tayin eder.
Hal böyle olunca da; etrafımızda kendimiz gibi olanların sayısını arttırıp, bize benzemeyenlerden sırf şerlerinden emin olmak için uzak durup o dünyayla bağ kurma imkanından kendimizi men ederiz. Benzeşlerimizle koloni halinde mutlu mesut yaşar, ona buna kulp takıp ne kadar saadet dolu bir dünya görüşümüzün olduğunu, diğerlerininin pislik içinde nasıl bocaladiklarini anlatır dururuz.
Oysa kendi kabul ve görüşlerinden duyduğu memnuniyeti başkasının hayat biçiminin farklılığına bina eden herkes su katilmamis cahildir. Çünkü ötekini tanımlamak kendi yolunun eksiksiz olduğu zannından beslenir.