ingilizce öğrenimindeki en büyük yanılgılardan biri, dili öğrenmeye önce gramer kurallarını çalışmakla başlayıp, daha sonra kelimeleri bu kurallara göre yerleştirip dili konuşabileceğini düşünmektir . bu düşünce dillerin doğasına ve zihniyetine aykırıdır. çünkü diller belirli kurallara göre oluşturulmamış, insanlar bir araya gelip belirli kurallar koymamıştır. diller binlerce yıl boyunca doğal ve kaotik bir şekilde gelişmiş, bu işleyişini anlamlandırmak için belirli çıkarımlar yapılmış, buna gramer denmiştir. bu nedenle gramer konusunun onlarca faklı açıklaması vardır.
bebeklerin, çocukların dil öğrenmesi bizler için bir örnektir, aslında. bebekler, gramer öğrenerek, kelime ezberleyerek, ana dilin kurallarına dört dörtlük uyarak veya kelimeleri mükemmel telaffuz ederek dil öğrenmeye başlamazlar. dinleme, konuşma, okuma yazma gibi dört temel becerinin aynı anda kullanıldığı bir ortamda büyürler. etraflarındaki eşyaların, hayvanların, farklı nesnelerin adlarını önce duyarak öğrenirler. sonra da konuşmaya çalışırlar. çünkü ihtiyaçlarını, isteklerini, problemlerini dile getirmrk için konuşmak zorundadırlar. önce belki hatalr yaparlar; bizler de belki onların o sevimli telaffuz hatalarına güleriz. ama yılmadan, usanmadan konuşmaya devam ederler ve bir süre sonra o dili normal bir şekilde kullanır ve konuşur hale gelirler.
bu nedenle, dili doğru kullanmak ve sınavlarda da başarılı olmak adına gramer kurallarından da tamamen vazgeçemesek de, bunun yanında, günlük hayatta kullanılan kelimeler, kalıplar, sayılar gibi şeylere de önem vermeli ve güzel telaffuz edemesek de konuşmaya çalışmalıyız.
öğrenilen dilde şarkılar dinlemek, filmler izlemek, elbette ki tavsiye edilebilecek, yararlı aktivitelerdir ama başka hiçbir şey yapmadan sadece bunlarla dil öğrenileceğini düşünmek çok da doğru değildir.