Var gücüyle yürüyünce üstüne koca bir şehir, ne yapsın tek dal cigarasıyla şair, ya oturup ağlasın hüngür hüngür, ya da karalasın kendince bir şiir...
''istanbullu bir kış''
Sürükler yalnız adımların seni bir eve
Gidersin mecburen, yahut seve seve
Girdiğin an içeri, bellidir olacaklar
Devam eder kaldığı yerden, malum muharebe
Kemikte bıçak gibidir, sinende sabır
Usandırır artık canından, usandırır
Olmayanı görürsün üstelik ansızın
Hüznle örülmüş umut, seni kandırır
Dışarda istanbullu bir kış
Cama işlenir puslu efkar, nakış nakış
Sokak lambasında dumanlı gözlerin
Tane tane ilişir kara, o mahzun bakış
Ne bir ses, ne bir söz vardır
Dünya kocaman, odan dardır
Derin bir nefes taşır içine kasveti
Dumanı titrek cigaran, tek yardır
Hayal içinde hayal görürsün, düş içinde düş
Başlar yüzü kara gölgeler ve aklınla dövüş
Çarpar kanlı başın, dört soğuk duvara
Ve yığılır ortaya bedenin, sahipsiz berduş