1919 doğumlu rahmetli babaannem tarafından islamiyetle tanıştım. 7-8 yaşlarında bir çok namaz suresini öğrenmiştim. Ailem de dinine bağlı bir aileydi. Pek sosyal değillerdi çünkü toplumdaki bozulmayı önceden görmüşlerdi biraz da muhafazakar yapının etkisiydi ve işinde gücünde evinde vakit geçirmeyi standarda bindirmişlerdi. Annem küfür ettiğim zaman dudağıma biber sürerdi. Kendisinden tek küfür veya argo duymadım. Babam ben el kadar çocukken sürekli oğlum kul hakkından uzak dur her günahın tövbesi var onun yok birinin hakkına girme girdiysen de helallik al insanlara karşı adil ol hak yeme başkasının rızkına göz dikme diye telkinlerde bulunurdu. Her söylenene biat eden bir çocuk da değildim. Aşırı sorgulayan biri olduğum için anlatılanlar kafama tam oturmadan uygulamaya sokan biri hiç olmadım. Aradan yıllar geçti gurbet gördüm üniversite gördüm iş hayatını gördüm kafam çöplük gibi faydalı veya faydasız yüzlerce fikir ve bilgiyle doldu. Şimdi dönüp geriye baktığımda ailemin bana söylediği bir kaç şey bana yapışmış ve asla terk etmemişim. Bunlar adaletli davranmak, birilerinin malına göz dikmemek, hasetlik etmemek, çalışkan olmak ve dünyada parazit gibi yaşamamak, vatan sevgisi imandandır diyip vatansever olmaktı.
Şimdi bu saydığım özelliklerin dinle ne alakası var ahlaki değerler bunlar zaten olması gereken şeyler diyeceksiniz lakin anlaşılması gereken bir şey var din olmadan ahlak denen şeyi bir temele oturtamazsınız. Bir çocuğu başı boş bırakırsanız nasılsa kendisi araştırır bulur derseniz okuldaki öğretmeni veya sokakta tanıştığı arkadaşı tarafından fikirleri şekillenir. Ne kadar iyi bir ebeveyn olsanız da bunun takibini yapamazsınız.
Bazı insanlarda da şöyle bir düşünce oluştu aman okusun iş sahibi olsun da gerisi önemli değil. O gerisi var ya okuyup iş sahibi olmasından çok daha önemli. Çünkü o boşverdiğiniz şey edep ve ahlak olmayınca evladınız bir işletme sahibi olduğunda çalışanına adaletli olmayacak işçinin ailesinin huzurunu bozacak hileyle ticaret yapacak fakir daha fakir olacak. Gelir dengesi bozulacak hırsızlık artacak kendi ayağına sıkacaksın.
işte tam da burada Yunus emre devreye giriyor
Gezdim Halep'i Şamı Eyledim ilmi talep, Meğer ilim bir hiç imiş illâ edep illâ edep...