sen aniden geldin. yıkılmışlıklarımı anlatırken yıkıntıların arasından bana uzandın. sonra baktım ki bir varsın bir yoksun. uyuyorum sen varsın; türlü rüyalar, uyanıyorum yoksun her şey aynı. giyinip işe gidiyorum.
sonra bakıyorum susup kalmış telefon. sözlerin zarlar ve pullarla beraber kapatıp kolumun altına sıkıştırdığın tavlanın içinde kalmış.
susmasan da anlatsan bir el daha oynasak.