ozurdiliyoruz com

entry220 galeri
    117.
  1. Türkiye'de Ermeni Soykırımı adında bir şeyin olamayacağını çünkü "soykırım" kelimesinin icad edilmediği bir dönemde soykırımdan bahsedilemeyeceğini söyleyen değerli bir kaç yazarımız da dahil olmak üzere oluşturulan web sitesidir.

    Hrant Dink'i koruyamadığımız için özür dilerim ama "soykırım" kelimesini 1940larda öğrenmiş bir dünyadan, savaş nedeniyle, strateji için yapılan zorunlu göçlerden dolayı, devlet iktidarının halkını korumaya dahi yetmediği bir dönemde, bir grup insanın yaşadığı yerin değiştirilmesini hiç bir şekilde, hiç bir zaman ve hiç bir koşul altında kabul etmem. Bunu kabul edersem, 1914'te Kocaeli'nde kasaba basarak, büyük dayımı kesenlerin hesabının da verilmesini isterim. Benim gibi nice Osmanlı Müslüman tebasından gelen insanların da o dönemde nice kayıpları olduğunu bilirim, ama biz bunları savaşın kötü yüzü olarak gördük. Böyle görerek elele verip, Cumhuriyet'i kurduk. Böyle gördüğümüz için Yahudi, Ermeni ya da Osmanlı kökenli diye düşünmeden yıllarca üniversite kapılarında 60 için haykırdık, Yankee'leri protesto ettik. Böyle düşünerek 80i yapanları kınadık, PKK terörüne karşı omuz omuza vuruştuk.
    Böyle düşündüğümüz için sinagog patlamalarında beraber ağladık, beraber yas tuttuk. Hrant için yürüdük, çünkü biz aynı sistemin içinde Abdi ipekçileri, Uğur Mumcuları, Hrant Dinkleri yitirdik. Onların Osmanlı'da ne oldukları değil, dostumuz, arkadaşımız, sevgilimiz, kocamız, babamız, aydınımız olmalarından dolayı ayağa kalktık.

    Kaldı ki, Sözde Ermeni Meselesindeki en büyük hatamız Yıldız Sarayı'nda bulunan milli arşivi uluslararası incelemeye geç açmış olmamızdır.

    Kırmızı kitabın asılsız olduğu yönünde çıkartılan bir sürü tarihi kanıt olmasına rağmen, diaspora kültürünü Amerika'da yerleştirememiş olmamızdan dolayı, diplomasiyi beceremeyen hükümetler nedeniyle çok değerli elçilerimizi yarı yolda bırakan politikalar nedeniyle kesilecek bir faturayı Türk Ulusunun ödemesi doğru değildir, çünkü bu kabullenme aynı zamanda basit bir aklanmayı da getirecektir: Hitler'in aklanması...çünkü tarih kurgulanırken, iyileri ve kötüleri de yaratır.

    Kötülüğü dünya hafızasından yeni yeni silinen bir lider ve ari ulus fikrinin yerine Türk kimliğini de kültürünü de koymak mümkün değildir. Ulusumuzun hoşgörü içinde, inançlara saygı ile bir araya gelenlerin torunları olmadığını düşünmek mümkün değildir, ki, bunun en net örneği; sinagog patlamalarından sonra değerli sanatçılarımızdan birinin verdiği demeçle hatırlatılmıştır: "Üzerimizde oynanan oyunu biliyoruz, ama biz bu toprakların çocuklarıyız ve bu topraklarda öleceğiz, bu toprakları bizlere terk ettiremezler." diyordu bir ressam Radikal gazetesinin haftasonu eklerinden birinde.

    Biz milletten ulusa dönüşen toplumlardan biriyiz.Hafızamız televolelerle, spor programlarıyla, vahşi olduğumuz yönünde yapılan vurgularla, dizi çıkmazlarıyla, siyasi demogojiler üreten politikacıların mahalle kadını edasındaki ağız dalaşlarıyla, "değerli" milletvekillerimizin yumruklarıyla günlük olarak silinip, yapılan bir kurguya dönüştürülmeye çalışılsa da, hafızamızın kiminle nasıl dost olduğumuzu unutmadığı gerçeğini "aydınlarımızın" görmesi gerektiğine inanıyorum.

    Gramsci der ki: "Geçmişten gelen değerleri, bugünün değerleriyle yoğurup, geleceğe aktarmazsak, oluşacak şey "Yamalı Bohça"dır."

    ve yine Gramsci bu kültürel aktarımın en temel kaynağının Aydınlarımız olduğunu söyler.

    Maalesef Türkiye'de 80 süreci yamalı bohçalı kimliklerle bezenmiş 90 aydınlarını çıkarmış, ve şimdi Gramsci'nin bahsettiği bu rol Türkiye'de gençlerde..tabi üniversitedeb mezun oluncaya kadar yamalı bohça olmazlarsa, sonrasında da yamalı bohça olmamaya direnirlerse...

    edit: "dr. cürekli batur ve bay arkın"a teşekkürle, metnin içinde geçen kırmızı kitabın mavi kitap olduğunu belirterek, yanlış anımsamamdan dolayı okurlarımızdan özür dilerim.
    3 ...