--spoiler--
aslında çağan ırmak'a dair tüm önyargılarımı, kurallarımı zırh alıp geçtim sinema salonuna.
her zamanki gibi bir film.
alışıldık başlangıçlar, erkek kızı kovalar, kız önce kaçar, sonra onaylar.
tanıdık son olacaktı muhtemelen, heyecansızdı. durağandı. yavandı.
ve belki de zaman kaybıydı.
ama öyle olmadı,
birden saptı bambaşka yerlere, hikaye kendini unuttu, bana da unutturdu. değişti.
bilindik beklentilere isyan etti.
dingin ama huzursuz yeni bir hikaye doğurdu.
aslı hikaye de değildi.
masaldı.
masalları sevmeyen yoktur. yetişkinlerin de masalları vardır çocuklarınkilerden daha çocuk. bir vardır, bir yoktur. hep aşktır. hep aşıktır. belki mutsuzdur, belki değildir ama sonunu kendi yaratır yalnızca.
içsesine karışır kelimelerin, gördüklerin de hayallerine. bir film kuralsızca o zaman dokunur.
dün akşam bunu anladım. her aşk kendi masalını yaratır, bizi de kaf dağının ardına anka kuşlarına bırakır, başka aşıkların dünyalarına doğru yol alır.
ıssızlık bundandır.
bundan olsa gerek sarsıcıdır.
--spoiler--
ve bir film beşinci haftasında bile gişelerde kuyruklar oluşturuyor, sinema salonlarında sandalye üzerinde bile bunun rahatsızlığı hiç düşünülmeden izleniyorsa ve hakkında neredeyse 3oo küsür entryi hakediyorsa herhalde başarısız olduğu söylenemez. içinde yarım kalan birşeyler taşıyan herkesin kulağına fısıldayacak birkaç cümlesi olan derin bir film.
edit : müziğiyle mekanlarıyla karakterleriyle sanatsal olan bu filmin beğenilmemesinin tek sebebi, hitap ettiği kitlenin yani türk insanın algıları üzerinde bir film olmasıdır. bunu bilir, bunu söylerim.