Ana Tanrıça kenti anlamına gelen Metropolis’te ilk yerleşim izleri günümüzden 5000 yıl önceye dayanıyor. Şehre adını veren ana tanrıçaya ait (Meter Gallesia) tapınağın bulunduğu kutsal mağara, kentin kuzeyindeki Uyuzdere mevkiinde bulunuyor.
Helenistik dönemde tiyatro, stoa, bouleuterion (meclis binası) gibi anıtsal kamu binaları inşa edildi ve kent surlarla çevrildi. Roma döneminde de kent gelişimini sürdürdü. Smyrna-Ephesos arasındaki antik yol üzerinde olmasından dolayı, ticaret ve gümrük en önemli gelir kaynağı haline geldi.
MS 1. yüzyılda yaşamış coğrafyacı Strabon’a göre, Metropolis’in şarabı çok ünlüydü. Bu dönemde, imparatorluk geleneğine uygun zengin evleri, atölyeler, dükkanlar, hamam ve gymnasium yapıları inşa edildi.
Doğu Roma döneminde Piskoposluk Merkezi olan kent, imparatorluğun durumuyla bağlantılı olarak gerilemeye başladı. 14. yüzyılda, Türk akınlarına karşı yapılan kale, antik yapıların üzerinde yer alıyor.