anlamak çok zor değil aslında, zor olan anlamamak için sarfedilen çaba.
hadisenin özü şu: "kendi bedeninin tüm tasarruf hakkına sahip olmak". yani kadının kendi bedeni ile ne yapacağına ve nasıl yapacağına yine kendisinin karar vermesi hakkı."
bir kere bu prensibi anladıktan sonra bedenin para ile satılıp satılmayacağı sadece bir detay. kadın isterse satar, istemezse satmaz. ama kadın bedeninin sahip olunacak bir meta olduğunu zanneden, ve bu düzenin böyle devam etmesini isteyen ataerkil zihniyet buna isyan edecek. elbette edecek: eğer kadının bedeni bir malsa, nasıl olur da kendi kendini idare eder? hiç bir mal kendi kendini satar mı? kendi kendini satabilen şeye mal denmez ki! peki ya pezevenkler ne olacak? işte işin ilginç noktası da bu: eğer kadın tedbir amaçlı bir pezevenk tutuyor ve o pezevenge hizmetinin karşılığını veriyorsa bu yine o kadının tasarrufudur. ama pezevenk kadının bedenini bir mal gibi o kadının tasarrufu dışında satıyorsa bu köleliktir, sömürüdür.
isimlere ve sıfatlara değil; kimin neyi hangi yetki ile yaptığına, yani sahipliğin, hakimiyetin ve karar verme yetkisinin kimde olduğuna bakmak icap ediyor. yoksa isteği dışında günde 9 saat emek satıp "onurlu" olduğunu iddia etmek komiktir. "bedenimi değil, saatimi satıyorum". eee? sonuçta hayatının bir kısmını para karşılığı veriyorsun işte, farkı nedir?