~ lisan-ı arabi; malami/malamati
~ [nsb.] 9. yy'da horasan'da doğan bir sufi hareketi ve bunun mensubu olan
~ ayıplama, azarlama, takbih
ne imiş: nefsi, ayıplama, horluğa sürme, hakir kılınacak vaziyetler ile terbiye ve terakki edebilme yoluymuş. bu haseb ile tarikat-marifet imiş diyelim, ama ötesi demeyelim.
zira ötesi, kurbanlık ister. ötesi, mülkten tümüyle feragat ve feda ister. ötesi ne varlığı kabul eder, ne yokluğu. lakin melamet, nefsi mütemadiyen kınama yolu ile daimi levm sürecidir. bu vecheden bakarsak, nefse varlık tanıması hasebiyle, tevhîde ikilik getirir. iltifatı ve makamı tanımaması, onlardan kaçınması hasebiyle, 'etrafa' mahal tanıyarak, ikiyi de üç kılar. üç, çoktan eftaldir. iki, üçten eftaldir. bu sağlama ile şu söylenebilir, melamet, tevhîdi yolun mahsulüdür lakin tevhîdin kendisi değildir.
o tevhîd ki, mülkün sadece allah'ın olduğunun nazari değil, ilme'l yakîn değil; hakka'l yakîn, yani hâl ile tatbik ederek; mülkü tümden terk etmeyi ve ardından terk etmeyi de terk edebilmeyi lüzumlu kılar.
mülk ise sadece yiyip içtiklerimiz, biriktirip harcayabildiklerimiz değildir. beden, duyular ve latifeler dahi mülktür. evlat, dost, aile dahi mülktür. akıl, hatıra, düş dahi; isim, suret dahi mülktür. sâlik, her birini terk edip kendisini kurban etmeden, aşkın hakikatine varamaz.
ibrahim aleyhisselam'ın kuran'da anlatılan hikâyesine bu idrak ile baktığımızda, yol ve yordam kendisini açık eder. o yol ki, nemrut'un (sosyal ve siyasal erk) terkini, aile ve evladın terkini, allah dışındaki tüm rabların terkini, açık yol ile anlatılmamakla beraber cebrail aleyhisselam dahil melekûtun dahi terkini içerir. işte o vakit, ateş hükümsüz kalır. çünkü can, madde ve zaman mefhumu dahil olmak üzere tüm kayıtlardan azade kılınır. hür olur. artık orada ne varlık kalır, ne de yokluk. can, hakk olur.
melamet, varmak yolunda bir adımlama biçimidir. tekrar edelim, varış değildir. zaruri de değildir. kimi bu meşrep üzere hâlk edilmiştir, öylesi dervişin sülûkunda kendisini açık etmesi zararlı, hatta haramdır. kimine ise melamet hırkası haramdır, çünkü riyâkarlık demek olur.
"men arefe nefsehu, fekad arefe rabbehu."
nefsini bilen, rabbini bildi.
bu nedenle tasavvuf yolcusunun evvela kendisine dönüp bir bakması lazım. bu kimdir, nedir, nicedir, nereye gitmektedir demesi lazım. hele bir sormaya başlasın, melamîmeşrep mi, üveysîmeşrep mi; ne kadarı islam, ne kadarı mümin, ne kadarı yahudi, ne kadarı kafir, ne kadarı fasık; görmesi, dökülebilmesi lazım.
görmek için de elbette bir gösteren olması lazım. demem o ki, insan melameti değil, o aynayı istemeli.
o ayna bir tarikatın postunda da oturur, melamet hırkasının altında da gizlenir. o ayna ziynetler içinde de olur, pas ve çamurdan bir örtünün içinde de. ama ayna aynadır. maksadı bellidir. sana sen lazımdır. ayna, senlikle benliği güzelce ayırır. sana seni bırakır.
bir kişi bunu görecek. bu ona cevaptır. doğrusunu allah bilir.