olası ölümümüz, olası evliliklerimiz, boşanmalarımız, olası kaybedilmiş işlerimiz, olası zengin oluşlarımız gibi aynı. tek farkı ise kendimizi kurtarma şansımızın olmasıdır. o da istanbul gibi bir şehirde uygulanması zor olan işlemleri karşımıza çıkarır.
"sakat" olarak mimlenmiş semtlerde yapılacak iyileştirmeler, başka bir semte taşınmaktan daha etkisiz. o kesin. büyükçekmece sahilinde oturan adamın ölüm ihtimali ile daha iç kesimlerde ikamet eden adamın ölüm ihtimali arasında büyük farklar var. üstelik bu sadece lokasyon kısmı durumun. istersen kolonlar ekle, istersen sıvalar at, bu gerçek değişmeyecek. tam tersi de olabilir tabii, öküzlemesine örnekleme yaptığıma bakma sen...
yapacak tek şeyin aslında, beklemek. hepimiz de bunu yapıyoruz. yarın işten kovulmayacağın ne kadar garantiyse, bu depremin olma ve hayatta kalma durumun o kadar garanti. (teknik verilerle yaklaşık zaman dilimi hesaplanabiliyor olunca bile)
o beklemek dediğim şey de var ya, dünyanın en zor şeyi bazıları için. ince düşünen adamı yiyip bitiren kurtçuk üreteci resmen. üstelik kendi hayatın da değil sadece, hanen içindeki diğer yaşam ortakların da göt altına gidiyor.
eşeği sağlam kazığa bağlayayım da bekleyeyim dediğinde, "olası istanbul depremi" söyleminin bir anlamı kalmıyor be. "ben yarın sevgilimden ayrılabilirim" desen benim için aynı şeydir. olunca olacak. olunca öleceğim yada hayatta kalacağım.