Eski Yunan'da bir oyun yazarı olan Aristophanes aşkta aranan ruh ikizi meselesini şöyle oyunlaştırıyor. Tanrılar kendilerini onurlandırması için hermafrodit diye bir varlık yaratıyor. Dört kollu dört bacaklı kendi kendine yetebilen ve kendi kendini mutlu edebilen bir varlık.
hermafrodit taşkınlık yapınca Zeus ofkelenip şimşeği ile bu varlığı kadın ve erkek olmak üzere ikiye bölüp uzayın farklı bölgelerine fırlatıyor. Bu iki varlık arasındaki mesafeler gökyüzündeki yıldızların arasındaki mesafeler kadar.
Kadın ve erkek zaman zaman aradaki bu mesafeyi erite erite birbirine yaklaşıyor. Sonra tüm mesafeler ortadan kalkıp bir oluyorlar.
Aradaki bu mesafeyi kat edip de birbirini bulan kadın ve erkeğin kültürleri arasındaki mesafede bogulmamasi gerekir diye düşünüyorum.
Ne olursa olsunlar, ne kadar farklı olurlarsa olsunlar
Birbirlerine yürümeliler. Aradaki mesafeler yine kat edilmeli, ortada bir noktada buluşulmalı.
Kimse ben değişmem, benim yolum belli, ben burnumun dikine giderim, beni anam babam böyle yetiştirdi diye düşünmemeli.
Kalbimle kalbi arasındaki mesafeleri kat ettiğim kadın, ruhumla ruhu arasındaki mesafeleri kat ettiğim kadın, bedenimle bedeni arasındaki mesafeleri yok ettiğim kadin
Seni bulmuşken farklı şekilde büyümüş olmanın bu kültür farkının bizi eritmesine bitirmesine izin vermeyeceğim diye yaklaşmalı insan.
En azından herkes kendi üzerine düşeni yapmalı. Karşıdan bir çaba gelmiyorsa, tüm çabalamalarına karşı mesafeler bir türlü kapanmıyorsa ortada problem vardır.
Konuşulur.
Sonuçta insan dediğin davul değil ille de dengi dengine olsun.