hiçbir yere ait olamamış yabancıdır,içinde bulunduğu kent ya da konuşulan dil değildir uzak kılan bu yabancıyı.bu yabancılık başka bir yabancılıktır, kendi içinizde öldüremediğiniz birşeyler varsa bunun yolculukla, taşınmakla, uzaklaşmakla geçeceğini düşünür ve hesaplar yapmadan çıkarsınız yola...nitekim oradan da sıkılır başka bir şehire kaçarsınız,kaçarsınız,kaçarsınız ve bir süre sonra bir nakliye aracına yüklenmiş cansız bir eşyadan farkınız kalmaz, bunun adını da "gün olur alır başımı giderim"lerle özgürlük zırvalarıyla süslersiniz.fazla türksün diyeceksiniz ama önce gülerim kahkahahahha ile gülerim ve sonra -kim bir yere ait olmak istemez ki- derim ben...ben diye göğsünüze sıkı bir yumruk indirdiğinizi ve başınızı general görmüş asker gibi dik tuttuğunuzu görür gibiyim.ancak altını çiziyorum asker başını generali gördüğü için dik tutmak zorundadır, yoksa diskoya atarlar adamı...biz buna -dik başlılık- -başına buyrukluk- demiyoruz,buyruğa dikilen baş diyoruz.sorun yalnızca kendini hiçbir yere ait hissetmeyende midir,o kişini egosuna kalmış,kartlarını yalnızlığa oynuyor bunun adına tek olmak diyorsa özgürlük diyorsa ama bir yandan şikayetçiyse bu yalnızlıktan,ait olmak istiyor ait olmak istediği yer,kişi ya da zaman bu sahiplenmeye müsait değilse nasıl diyor siz? hmmm hatırladım "luuuzır" diye okunuyordu,ondan olursunuz işte.taşınmaya devam adını ne koyarsınız bilmem...yabancılıktır bu...taşınıyorum mütemadiyen diyeyim çal bi sözlük havası...