sisli bir pist; sahnede :
4 adam 1 kadın..
gece alışkındır size,
sizin gibilere..
müziğin ritmine uydurup ayaklarınızı,
düşünür durursunuz bu gece yıkacağınız
hayalleri, umutları..
davulcu 4 sayar
ve gitar başlar
o ölümsüz tınıyı çalmaya
bir an durursunuz bakarsınız cevrenize..
"o" ordadır işte..siyah düz saçlı olan..
evet evet yeşil gözlü olanı..
aynı anda başlarlar
söylemeye sahnedekiyle
titrer bedeniniz
gerçeklikle düş arasında
"i have often told you stories about the way.."
kız size bakmıyordur ama başkasından ayırmaz;
yeşillerini..
bakarsınız baktığına, başlıktaki tanımlı olana..
sanki birdir onlar kilitlenmişlerdir o ana..
kız kafasını koyar bizimkinin göğsüne..
salınırlar hafiften..
"i lived the life of a drifter waiting for the day.."
okursunuz bizimkinin dudaklarından..
ve anlarsınız gercekle hayal arasında kini
onlar coktan sevişmişlerdir
yıllar boyunca, yıllar önce,
yıllarca..
bir gece sonunda
ölüm bile olsa yaparlardı ucunda..
bir gece sonunda
ayrılık bile olsa yaprlardı ucunda..
bir gece sonunda
ayrılık zamanı gelmişti her nasılsa..
bir gece sonunda
işte ayrıldılar hiç istemeden de olsa..
"yes, i can hear the sound of a windmill going round"
der candice usulca, coverdale'e
"i guess we'll always be a soldier of fortune.."
der david ve sessizce ayrılırlar