Hesabın çetindir, kitabın metin. Aklın seni denizlere çıkartır, kıyıya döndürecek olan kalbindir. Terlikle kovalanan, ötelenen, kahpe diye söyleşilen kedileri unutma. Hani her şeye rağmen damda koynumuza giren kedileri. Seher vaktinde sokakların şerbet kokusunu unutma. Kafilelerin yürürken duvarlarını okşayarak geçtiği, gece gezmelerine el fenerlerinin eşlik ettiği ve karanlığını nurani cömertlikle yaran gök çarşafını unutma. Tahtı, setriye'yi, komşu kızını, avluları, dilleri ve dinleri, renkleri ve dokuları, hızmaları ve mürekkep deseni dövmeleri. Pencereyi unutma el ojala'cığım, rabbe açılan, aleme genişleyen ve koskocaman bir devran oluveren gökçereyi unutma. Sen o ahşap ile zamanın paslandığı demir korkuluğun, mabedlerin, çanların ve mihrapların, şehitlerin ve azizlerin, alnına gümüşten sikke değmiş zamanların çocuğusun. Toprağının insanı, mayasının hamuru, tandırının buram buram alevlendiği kıvılcımsın.
Unutma.
Şahmeran işlemeli sinileri, tavus kuşu motifli halıları, bakraçları, tablodaki nuh'u ve gemisini, gemideki fil ve serçe'yi, geceli ummanı, mahlep ve nar'ı, hani o altına yatırıldığın ilk varlık sahnesi olan dut ağacını. Unutma. Toprak yolda yoğrulan asil atların nallı yürüyüşünü, komşu kızının gülüşünü, ilk öpüşü, süryani tekerlemeyi ve arapça türküyü. Unutma.
Unutursan aşk olsun sana çocuk derim, ardından kötü sözler dizerim.
Bilahare kalanları zikreder yazarım, şimdilik hoşça bak zatına gümüş gamzelim. (hiç eğlenceli değilsin aq) gelirim birkaç güne.