zamanında, yeni yetme mühendisim.
iyi kötü bi işe başvurdum. firmanın adı sanı pek bilinmiyor ufakta bir işletme.
meğer büyük bir marka, yer sıkıntısı çektiğinden başka bir adla burada üretim yapıyormuş.
zaten marka da umurumda değil. mayışa bakıyorum.
başladık. iş tam benim işim. elektirk ve makina içiçe. kalite kontrol sorumlususun dediler.
çalışıyoruz. anaa, 1 ay sonra kapatıyoruz dedi herifler.
e napalım. iyi dedik.
ama dediler çalışanları çıkarmıycaz, hepsi ana fabrikada devam edecek.
ohooo, girdik mi koca fabrikaya. koca bi marka. normal şartlarda daha iyi okullardan mezunlar başvuracağı için girmem çok zor. tecrübe olsa hadi bi nebze, mühendis olarakta tecrübe tok. teknik bilgim var ama tecrübe derler ya o yok.
neyse.
meraklıyızda, 6 ayda kaptık olayları. bi kaç ürün düzeltmesi de yapınca tuttular beni oranın kalite kontrol sorumlusu yaptılar.
patron, büyük bir spor kulübününde başkanlığını yapmış bir işadamı. tanınan biri.
bi gün ürünlerde hata tespit ettik, ekiple beraber, "sevkedilemez" i yapıştırttım.
üretim müdürüyle kapışmaya başladık. giderdi, gitmezdi. alın sorumluluğu raporumu imzalayın sevkedin diyorum. yok diyolar. yoksa yok amg. gitmez o zaman.
iş fabrika müdürüne, oradanda genel müdüre aksetmiş.
genel müdür bana bi şey demedi ama yüzünden belli mallar gitsin istiyor.
neyse ertesi gün sabah oldu.
telim çaldı. açtım.
"benim mallarım satılıyor, sen neden göndermiyorsun" diye gürleyen bi ses. ayıkamadım, önce.
sonra eskilerin anlattığı hkayeler geldi aklıma. patron yaparmış böyle şeyler.
uyandım. dedim, hatalar var uyardım. düzeltilmeden imza atamıyacağımı söyledim, dedim.
telefon çaaat diye kapandı. hehhee. ben kıpkırmızı tabi.
akşam personel müdürü çağırdı. dedi, seni diğer fabrikaya gönderiyoruz. git konuş oradaki fabrika müdürüyle.
ertesi gün gittim. müdür beni ilk işe alan müdür. ben oraya o da buraya gelmiş. dedi seni buraya üretim müdürü yapıcaz. patron öyle söyledi.
üzülsem mi sevinsem mi. sorumluluktan müdürlüğe geçiyorum ama oraya da alışmışım. neyse bi kaç hafta surat ettim ama mayışımda arttı. alıştım.
gittiğim fabrika sorun yumağı. alman lisansıyla üretim yapıyor ve almanlar her ay gelip üretimi durduruyor, sorunlar yüzünden.
sağdan soldan duyuyorum. gene üretim durursa beni işe alan müdüründe işine son verilecek falan diye. adamla derin samimiyetim yok. ciddi ve mesafeli davranııyor bana ama iyi adam.
afedersin çağlayan çocuğuyuz uyanığız biraz ama iyi anlamda. (bkz: çağlayanlı olmak)
1 ay sonra almanların denetimi var dediler.
dedim nedir almanların durdurma sebepleri. dediler şunlar şunlar.
baktım düzeltmesi 4 ay sürer. çoğu kalıplardan kaynaklı. tadilatı imkansız olan kalıplar bile var.
napayım napayım derken o gün kullanacağım bütün parçaları elden geçirtmeye başladım. çapaktı, lekeydi, diğer sorunlardı. binlerce parça elden geçti. onlar gelene kadar. bitti.
almanlar geldi. denetlemeden ilk defa geçtik. heriflere yaptığım bi kaç aparatı da gösterdim. çizimlerini alıp almanya fabrikasına uygulamak için götürdüler.
ertesi gün patron geldi.
arka kapıdan girmiş. benim odaya daldı. kalktım ayağa. herif bana gene o malları sevkettirmediğim olayı soruyor. niye göndertmedin gibisinden ama sırıtıyor da.
adam yıllardır ilk defa bi denetlemeden geçmiş. sırıtmasını gizleyemiyor.
tabi mert adamız. böyle üçkağıt olmamalı biliyorum. kalıp tadilatlarına onlar gider gitmez başladım.
aylar öyle geçiyor. dediler üretim az. artması lazım. arttır.
yaptım tespitlerimi. e para lazım hızlı ekipmanlar gerekli, bandların dengelenmesi için ek aparatlar yapılması lazım. hepsi para.
fabrika müdürü gerek yok diyor para harcamaya. e kesin olmaz ama milleti kırbaçlasan artmaz üretim. operasyonların zamanı belli. onları hızlandırmakta teçhizattan, oturma düzeninden ve daha bi sürü konudan geçiyor.
iyi olmazsa olmaz.
artmadı tabi.
genel müdür beni az çok biliyor ve fabrika müdürüne de sormuş belli ki ikna olmamış, önerisi yok mu pilot un, bu konuda diye. o da bahsetmediyse artık.
üretime geldi bi gün.
dedi var mı düşüncelerin. var dedim anlattım fabrika müdürüne. bekliyorum.
bu hızla yukarı çıktı.
sonradan duydum birbirlerine girmişler.
ne bileyim amg. öyle olacağını.
sonra genel müdür geldi. dedi hepsini yap. tamam dedim.
fabrika müdürü de olayı patrona aktarmış. beni çiğneyip müdürlerle konuşuyor diye, genel müdür için.
ertesi gün gene telim çaldı açtım. patron;
"ya sen başıma bela mısın dünyanın parasına malolur onlar, bak harca ama sana 2 ay. 2 ayda üretim artmazsa kapıdasın"
hasktr. fabrika müdürüyle kötü olduk, üstümüze acaip başarısızlık riski aldık. banada madalya takmayacaklar biliyorum. napacaz?