kalemim eskisi kadar güzel yazmıyor. buruklaşmış, katılaşmış birazda sertleşmiş yazılarım istem dışı çalışıyor beynim engel olamıyorum yapıcaklarıma, parmaklarım onun istediği gibi yazıyor tutamıyorum kendimi bak yine. gözlerim daha sert acımasız, nefretle bakıyor bir zamanlar hayaller kurarak baktığım yerlere. sebebi? sebebebi çok anlaşılmayacak değil basit anlaşılır bez parçası kadar ucuz satılaması kolay almak isteyen olursa bedavaya verilcek cinsten.
kalbimin yarasına öyle bir parmak bastımki kaldırılmayacak tonlarca ağırlıktaki bir kaya kadar ağır, öyle bir dikiş attımki eski ısmarlama terzilerin yaptığı zikzaktan bir daha sökülmemesine. öyle bir kaynama yapmışkı yara kabuklaşmış, söksen ne canı yakar ne de bir kaç damla kan akar. sadece eskiden kalma bir kaç iz, çizik çocukluğumuzda yere düşüpte izi kalan yaralar gibi umursanmayan anlatması en fazla 3 dakka süren sonra başka bir hikayeye geçilen anılar gibi...
aslında öyle bir film yapılabilirdiki izlenme, imrenme rekorları kırılabilirdi baş rol oyuncuları sen ve ben geri kalanlar önemli, önemsiz figüranlar konusu basit anlaşılması kolay evet çok basit oldu yapım aşmasında başlamadan bitti. kısa film yarışmasına girse çok kısa olduğundan kabul etmezler ama bize göre en uzun soluklu film di belkide bir zaman.
şimdi nerdesin, ne yaparsın, kime bakar, hangi hikayeler kurarsın bir sen birde yanındaki sizler bilir.
boş ver be gönül 'biz' adlı tablo yere düştü ve paramparça oldu bir daha toparlanamayacak şekilde.
ve sonra adamın biri varmış önceleri diktiği güllerin açması için elinden gelen herşeyi yapan lüzumsuz otları koparan bunları yaparken eline küçük dikenler batsada umursamayan sadece büyümesi gülünün güzelliğini görmek için çaba gösteren. bir adam varmış çok sevdiği gülünü kökünden koparan bir daha açmasın diye üstünü betonla dollaran.