anlamakla eşdeğer değildir sevildiğini hissetmek.yani şöyle ki sevildiğini hissedersin ancak bu sevinin şekli tasvir edilemez.kıbleyi bulmadan namaz kılmaya kalkmak gibi cahil işi bu.daha önce bu şekilde sevilmediyse insan sevildiğini hissetmek için bilinen şeyler bekler.bir bahçeden koparılmış bir çiçek mesela ama senin için ve sana uzatılmış, sevildiğini hissetmek istiyorsan bu da yeterlidir.platonik aşık olduğunu zannettiğin insanın seni hayatından bir türlü çıkarmaması da sevildiğini hissetmek istiyorsan yeterlidir.yalnızca yanında olması, hiçbir şey söylememesi de yeterlidir, aynı şarkıları dinlemesi bile.seviyorsan sevildiğini hissedersin ama bilirsin garanti değildir bu sevgi, bu yüzden sözcüklerle imzalansın istersin yazgın.velhasıl kelam hissetmek yetmiyor bazen anlamaktan ziyade yolları sarmaşıklarla,çengel bulmacalarla süslemek yerine sıradan bir yol denemek gerekir bazen ki sevildiğini anlasın, sevildiğini hissetmek hislerin haklı olduğunu kanıtlamaz oysa aşk da bilimle içiçedir ve kanıtlara ihtiyacı vardır.kendi kendine hissedersin sevildiğini ama bakalım karşındaki hissettiğin şeyleri hissediyor mu? bunun cevabını ancak o verebilir, yoksa hislerini sırtına vurur çıkarsın yola,kimisi iner gider otobüsten mülteci hissine kapılıp, zaman getirdiklerini de götürür zamanla. dağıtmayalım güzellikleri sevildiğini hissetmek güzel şeydir, yosun gözlerin bir bakışı da yeter anlatmaya, -kim olduğunu bilmiyorum ama bana çok şey kattı- derken karşında her zamankinden farklı parlayan bir çift göz...de yeter anlatmaya sevgiyi...