ıslak meşe odunuyla girişilesi, çoğu türk büyüğünün sahip olduğu zihniyettir. türk büyüğünden kastım anne baba dede büyükanne falan işte. az önce annemle aramda geçen telefon konuşması sonrasında tekrardan zıpladı sinirim.
arkadaş, matematiksel zekâsı yüksek olan insan mı zekidir sadece? matematikten anlamayan bir romancı yok mudur? elbette vardır. bu adam akılsız mı şimdi, zeki değil mi? o kurgu, o yazım yeteneği? sözele kafası çalışan salak mı şimdi? hayır, liseye kadar sayısalım çok iyiydi; cidden zehir gibiydim, ama sonra çalışmadım, sözele yöneldim. annem bana diyor ki, "gittin dil okudun salak herif, okuyacak adam değilsin sen zaten bırak okulu, sayısalcı olurum diyordun küçükken bir de".
yazarım ben arkadaş, yazarım. sözlükte değil; bildiğin romancı yazar. yeni bir dostoyevski belki de kimbilir? tamam ben çok zekiyim demiyorum da, zeki olmak için sayısalcı mı olmak lazım? ben bilmiyor muydum sayısal seçmeyi arkadaş? "sayısal seçmek". bu kadar yani. zeka anlayışınız bu. zekanın sözel-sayısal olarak ayrıldığını bilmiyor musunuz piçirikler? sayısal zekası yüksek olanların sosyal zekasının düşük olduğunu, dünyanın en zor matematik sorusunu çözebilecek adamın hasta birine "geçmiş olsun" diyemeyecek kadar dalgın ve düşüncesiz olduğunu... ben mi öğreteyim lan size?
dengeyi korumalıyım. sayısalcılara "sizden daha akıllıyım!" diyerek komik duruma da düşmek istemiyorum.