koca koca adamları ergen zibidi triplerine sokan takıklık. güneş görmeyen kılları ağarmış heriflerin hayal dünyasında bu balık etli, ahu bakışlı, alımlı dombul çingene güzeli sibelin yeri bambaşka lan ne hikmetse. o kadar çok var ki bu veteran abazalardan etrafta.. mutlaka birine denk gelmişindir. işten gelince lavaboda çoraplarını yıkayan hımbıl mutemet kılıklı pısırık adama bir sibel can diyiver de gör.. ismet Bu Ne Kısmet filmindeki sami hazinses gibin mimik oynatmalar dudak ısırmalar başlıyor herifçioğlunda.
babama da yer etmiş bu takıntı. ankara'da tandoğan kapalı çarşısı var askere atlet, don, çorap, osbirlik malzeme, tıraş takımı, anonslu kaset, künye, bi milyonluk radyo vesaire satılan. adam gitmiş ordan sibel can kartpostallarından, deftere yapıştırılan stickerlarından falan almış. hatta 2003te çıkan Sen Benimsin albümünün * eşşek kadar posterini de alıp gelip yatak odasına astıydı da annemle kavga etmişlerdi.. sonra baktı olmuyor mutfağa ocağın arkasına yapıştırmaya ikna ettiydi annemi.. kızartma yaparken yağ sıçrıyo, gel şunu asalım duvara leke yapmasın diye. stickerları da apartman yöneticisi olduğu zamanlar binanın giderlerini yazdığı defterine yapıştırmış. toplantıya giderken gördümdü. bi kere de semt pazarında alışveriş ederkene cüzdanı düşürmüş bizimki. allahtan tanıdık biri yolda bulup cüzdanı almış karıştırmış, içinde sibel can'ın fotoğrafını görünce babama "ali abinindir diye sana getirdim" diye vermişti herif. ben sana daha ne diyim. ulan ne benim ne annemin fotoğrafı yok o cüzdanda.
kadının tangayla paparazzilere yakalandığı günlerde de magazin programları başlarken gözümün içine bakıp dururdu:
- senin uykun gelmedi mi (eline de bi elma geçirmiş hırslı hırslı dişliyo herif)
+ ne uykusu baba bu saatte
- sen bi bana bırak bakayım şu televizyonu (gözlerindeki o ateşi tutti frutti'nin yayınlandığı yıllardan beri görmemiştim.. oha lan)
mahallede bu yaşına kadar neden evlenmediğini kimsenin bilmediği eşref abi de bu takıntılı maynaklardan.. sabahları ben okula giderken o da işe gidiyor, aynı otobüse biniyoruz. otobüsler dışında bi kadına 10 cm'den fazla yaklaşabileceği bir ortam olmadığı için araca bindiğimiz an herifin testosteronu ağzından gözünden fışkırıyo
- üff kadına bak bee
+ hangisi abi
- şu sağ tarafta ayaktaki kot pantolonluyu diyom.. aynı sibel can valla.. off ulan baldırlara bakk
geçen bayram ziyarete gelen, son düğmesine kadar iliklenmiş gömlek üzerine küçük ibo yelek tarzıyla efendi adam intibası oluşturan uzaktan akrabamız tahsin abi ve karısını mavi lens takması için ısrar ede ede canından bezdiren alt komşumuz müjdat abinin annem misafir hanımlarla diğer odaya geçtiği vakit erkek erkeğe muhabbete giriştiklerinde farkettim ki bu sibel can manyağı neslin üyeleri masonlarınkine benzer bir örgütlenme modeliyle birbirini bi şekilde tanıyıp buluyorlar.. havadan sudan konuşurken bi ara tv'de bayram için amerikaya giden sibel can haberini gördükleri anda başladıklarına tanık olduğum salyalı ayinlerinden anladım:
m: ahh ahh sibel gibi hatunum olsun on milyar borcum olsun
t: at gibi avrat namussuzum
m: yok yok bidaha gelmedi onun gibisi
t: doğru dedin valla. şimdinin aktirsleri kuru tahta gibi.. kadın dediğin etli butlu olacak.. kaba etine vurdun mu şap şap ses gelecek..
m: ölüyü diriltir allaama dinime
t: oooffff offff (bu da elma dişliyo lan.. aralarında bi şifre mi nedir anlamadım gitti)