ister "fenerbahce yi destekleyebilen galatasarayli" olsun isterse "galatasaray ı destekleyebilen fenerbahçeli", futbolun özünü ve güzelliğini anlayamamış, garip bir milliyetçilik hezeyanı içinde çoşan insandır. şöyle ki, futbolun güzelliği sadece ve saf olarak futbol olması ve milyarlarca insanı her hafta, her ay, her sene farklı heyecanlar peşinde sürüklemesi, her biten seneden sonra yeni bir coşku yaratabilmesidir.
futbolun en güzel yanı da "taraftarlık"tır. bir takımın taraftarı olmak, onu sımsıkı benimsemek, yenilince ölesiye üzülmek, kazanınca sevinçten geceleri uykusuz kalmak... bunlardır futbolu futbol yapan. taraftar olmayan bilemez bunu. öyle "ben x takımı tutuyorum ama kadroyu say desen 2 kişi sayamam vallahaa ehe ehe" diyen adam taraftar değildir, sempatizandır. sempatizanlar içinse futbol bayağıdır, öylesinedir, olsa da olur olmasa da.
futbolun en fazla içine edense en başta bahsettiğimiz "milliyetçilik hezeyanı"dır. işte taraftar olmayan bunu da bilemez. ya da taraftardır, iyi bir taraftardır ama etrafına sempatik görünmek için "valla ben avrupa maçlarında türk takımı desteklerim" ayağı yapar. 3. seçenek olarak da taraftardır ama futbolun o bahsettiğimiz güzelliğini, kendi içinde yaşattığı dinamiğini, sadece ve sadece futbol olduğu için sevilmesi gerektiğini farkedememiş, futbola meydan muharebesi gözlüğü ile bakmaktadır. milliyetçidir, sancaktar olma düşüncesi ile yanar tutuşur, milli dava herşeyden önemlidir ve futbol da milli bir davadır onun için.
fair play ile falan yakından uzaktan alakası yoktur bu ruh halinin. fair play şudur; fenerbahçe'nin avrupa'da oynadığı bir maçta bir galatasaraylı iyi şanslar dilerse ya da galatasaray'ın önemli bir avrupa kupası maçında bir fenerbahçeli aynı temennide bulunursa, futbolcular kendi maçından önce "ezeli rakibimize avrupa'da başarılar dileriz" gibi bir pankartla sahaya çıkarsa, taraftarı benzer bir pankartı tribünde açabilirse, yöneticisi röportaj yaparken bu temenniyi herkesin önünde yineleyebilirse, işte o fenerbahçeli ya da galatasaraylı fair play ruhuna sahiptir. taraftara da elini sıkıp başarı dilemek düşer. bu iki takımın taraftarı birbirleri ile yaptıkları maçlarda tribünden rakip takımı alkışlayabilirse, futbolculara pet şişe ya da korner atışı kullanacak futbolcuya yumurta yağdırmazsa, kendi sahasında yenilse bile maç bitiminde tribünden rakip takımı alkışlarla gönderirse işte bu fair playdir. bunun taraftara yansıması yine elini sıkıp tebrik etmek şeklinde olabilir.
şimdi bakalım bu dediklerimiz yapılabiliyor mu türkiye'de. bu fair play tanımına uyan kaç tribün, kaç futbolcu, kaç taraftar, kaç yönetici, kaç taraftar grubu lideri var türkiye'de? öyle "avrupa maçında türk takımı desteklerim argadaşşş" demekle olmuyor fair play. o tavır anca milliyetçiliğe dayanan fanatikliği, holiganlığı getirir. türkiye'de olan da budur.
kızdırmak da, dalga geçmek de, dalga geçildiğinde kaldırabilmek de, tebrik etmek, başarı dilemek de... bunlar olsa yeter, futbol budur çünkü!