çok kez aşık olmuş ama hiç evlenmemiştir. evliliğe karşı olduğundan değil büyük aşklarının hepsini evli kadınlarla yaşadığından....
sevdiği kadınla eşini gördüğündeki hislerini bir mektubunda ahmet kutsi tecere şöyle anlatır:
"birtakım gayet hissi ve benim yüzüme bir maymun hali veren konuşmalardan sonra, beni mektebe gelip göreceğini vadetti. 'sizi arar bulurum.' dedi. (...)
dün beyoğlu'nda ona rastladık. yanında kısa boylu bir adam vardı. kocasıymış... herif o kadar çelimsizdi ki, önünde durduğumuz tütüncü dükkanının aynasında uzun müddet ve hiç de mütevazı olmayan bir hazla kendi yüzümü seyrettim. armutun iyisini... efendim, ayı denilmez, maymun diyelim, yermiş."
aynı mektupta:
"evlen, kutsi, evlen. ebedi bir şifadır evlenmek. ben doğrusu ümit etmekten bıktığım için evlenmeye derhal hazırım." der.
edebiyat fakültesinde hoca iken yine evli bir kadına aşık olur. bu aşk yüzünden hasta düşer, intihar etmeyi bile düşündüğü söylenir ama kadın, kocasından boşanmaz. zamanla mesele kendiliğinden durulur:
"ben bu aşkı yaşamasaydım, bu sıkıntıyı çekmeseydim Huzuru yazamazdım!" der yakın bir dostuna. huzur romanındaki "nuran" o kadındır işte
sen akşamlar kar büyülü, sıcak/ rüyaların kadar sade, güzeldin,/
baş başa uzandık günlerce ıslak/ çimenlerde yaz bahçelerinin