sabah sabah kalkılır ve dünden kalma bu halle onca olumsuz eleştirinin yeri yurdu merak edilir. yahu bu kadar mu kötüydü de benim haberim yok? ee ben de izledim hem de bu hasta halimle... gözlerim uykusuzluktan ağırırken, bitmek bilmeyen öksürüklerim hızla artarlarken ve ateşim çıkarken... antibiyotiğe teslim olmuşken. halimden çok da mutluydum aslında yani geçen haftalara göre güzelleşen ve kendini bulmuş bir programı izlerken, sabah 4.30da biterken de iyi geçtiğini düşünmüştüm ve benim gibi düşünen pek de yokmuş demek ki.
dün gece ne vardı? yaratıcılıktan bahsederken bana pek de yabancı gelen sözcüklerle can sıkan öykü ve berk; sesi güzel mi kötü mü bir türlü çözemediğim tuhaf tan; herkesin en az bir kere mutlaka izlediği, belgesel izleyen yurdum insanının haberi olmadığı ve entelektüel sınıfa girmeye çalışanların tanımadığı ama benim eğer evdeysem ''hadi bir eğleniyim bakalım azgın adamlar napıyorlar?'' diye izlediğim programın sunucusu esra erol; sesinin güzelliğini kabul ettiğim ancak telefondaki izleyiciye ''arşivindeki albümleri söyle.'' diyerek aklınca laf koymaya çalışan ve sınava tabi tutan niran ünsal; karın ve kol kaslarını ''bakın bende neler var'' diyerek göstermekten çekinmeyen ne yaptığını çözemediğim, kırmızı ayakkabılarının esrarını merak ettiğim kuaförden dönme technocu kemal doğulu; sakin, sessiz ve güzel eyşan özhim.