2 şişe içtiğinde bir insanı patlamaya hazır bir duygusallığa sokabilir. gerçekten de yaptığı kafa diğer hiçbir içkinin kafasına benzemez. nasıl mı? işte böyle a.q
dertliyim dostlar dertliyim. bütün eski sevgililerimi aramak istiyorum. ama eksik olan bişey var. bir şişe daha şarap ve birazcık cesaret. biliyorum kandırıldığımı. hala inanmak istemekten alamıyorum kendimi. daha 2 gün önce beni sevdiğini söylerken bugun şans eseri facebookta bi fotoğrafın altına yazdığı ''benim hala umut' um var'' yorumunu gördüğüm kızdan mı bahsedeyim size? yoksa daha 5 gün önce ''haklısınız belki de, sizin gibi birine bile aşık olmamak gerek'' diyen hanfendiden mi bahsedeyim? yada hiç tanımadığım ve ''ulan at gibi hatun ha ben buna acayip kayarım'' dediğim yonjadaki hatunun ben eklediğimde statusunun bekar olmasına karşılık daha dün sevgilisi olduğunu öğrenmemden mi bahsedeyim a dostlar?
nereye gider bu hayat? aşk diye gönlümüzde taht hazırladığımız meret bu mudur? ne değeri vardır bunca güzel sözün? kime inanmalıyız? millet hiç düşünmeden, vicdanları zerre sızlamadan attığı yalanların farkında değil midir? yazık değil mi ulan? beni gecenin bi vakti 2 şişe şarap ve yaklaşık 1,5 paket 2001 e terkediyorsunuz? okadar insanım ki bunları yüzünüze çarpmaya bile çekiniyorum. ben ailemden böyle gördüm. ailem bana utanmayı öğretti. en büyük ayıbın yalan olduğunu, insanları boş yere umutlandırmanın en büyük suç olduğunu aşıladı kanıma. içki içmek, sigara içmek, küfür etmek ayıp değildir diye bildim ben. ama onlarında yeri ve zamanı vardı. ama benim cocuklugumda hiçbir zaman böyle kirli yalanların yeri ve zamanı yoktu. saf büyüdüm ulan ben. ailem beni siz kandırasınız diye saf büyütmedi a.q. bana neyse de.. aileme bari saygısızlık etmeyin be.
sizi hiç bi zaman 250 gramlık bi et parçası olarak görmedim. ama siz kendinizi oyle bellemişsiniz tüm aşklarım. ben sizi maddelere, cisimlere sığdıramadım. ayrı ayrı anlamlar kattım her birinize. ama siz kendiniz ucuzlaştınız. keşke o anlayamadığım yalanlarınız kadar karmaşık olsaydınız da ben her düğümü çözerken dünyanın en mutlu adamı olsaydım. ama siz çok basittiniz be. yada basit olan bendim ha? siz daha karmaşık, daha kompleks bişeyler istediniz. oysa bende olan tek bişey vardı. çok basit bişeydi hemde. inanç ve sevginin birleşimi.
hafif sarhoş olmasam bunları bile yazmaya utanırdım ama siz o yalanları sankı beni seviyormuşcasına atarken nasıl utanmadınız nasıl nasıl!!
bakmayın bende sütten çıkmış ak kaşık değilim. tam 13 tane sevgili eskittim bu genç yaşıma rağmen. hemde çok genç.. ama benmi 13 sevgili eskittim yoksa onlar mı beni bilemem.
oda arkadaşım var hemen karşımda. dota oynuyor ve çok mutlu. hayatının büyük bir kısmını oyunlar ve dersler kaplıyor ve o mutlu bir adam. suratındaki gülümsemeyi keşke sizde görebilseniz. ama ben mutsuzum işte. benim sol elimde sigara ve ayaklarımın arasında yarım boş bir şarap şişesi var. ben hayatımı aşkı aramaya adarken mutsuzum ve ev arkadaşım dotayla mutlu. bu kadar basit mi herşey? bence olmamalı. 3 milyonluk şarabın ağzımda biraktığı ekşi tattan daha kötüsü var şuan yüreğimde. hemde 3 milyon bile etmeyecek insanlar yüzünden. bilirmisiniz bilmem ama şarabın yanında en iyi meze kırmızı ettir. ne kadar acı olursa olsun bi şarap. kırmızı eti meze ettiğinizde tat alabilirsiniz bi nebzede olsa. peki ya yüreğimin ekşiliği? oda geçermi kırmızı etle? 250 gramlık etlerlemi geçirmeliyim sizce bu ekşiliği. bunu mu istiyorsunuz benden? iğrençsiniz dostum iğrençsiniz biliyomusunuz! şarap, kırmızı et... aşk acısı, 250 gram et.. iğrençsiniz..
orta okulda öğretmişlerdi; bir insanın kalbi yaklaşık sol yumruğu buyuklugundeymıs. suan nefretten sol yumrugumu sıkıyorum. vursam belkide kendimi gordugum aynayı kırardım. esyalarımı koydugum tahta dolabı yıkardım. kalbimde bu kadar buyuk degılmı. peki oyleyse neden hıc bır zaman aramızdaki duvarları, yalanları, ikiyüzlülüğü yıkamadı? neden!! neden...