Alemde her şey zıddıyla kâim; “tam kötü” var mı ki zıddından bahsedebilelim? “Mutlak tevhid”in bile mümkün olmadığı bu alemde “tam iyi” muhal; fakat ona doğru kesiksiz akış için de bütün yollar açık! “Tam iyi” olmak demek, sınırsız, yani içinde sonsuzluğa iştiyak duyan bir varlığı sınırlandırmak anlamına gelirdi; bu da insanın tekâmül eden bir varlık olmasıyla tenakuz oluştururdu! “Tam iyi” dediğimiz de mana olarak “eksik”tir; çünkü, eğer burada bir dil, anlatım eksikliği yoksa “mutlak iyi” kastedilmektedir; mutlaklık ilâha hastır; yaratılan, yani sonradan olan her şey tabiî olarak “eksik”tir! Bu meyanda, mutlak mânâda “iyi” olmak değil, ona doğru yükselmek, varmak meselesinin konuşulması gerekir. Hakeza, “iyi” kendi başına bir kıstas değildir blr başka açıdan; çünkü bir toplumda “iyi” sayılan başka blr toplumda “kötü” addedilebilir. Bu sebebten bu bahis bizi “hakikat nedir” bahsi önüne getirir ki apayrı ve uzun bir fasıl. Söylemek istediğim, nasıl “doğrunun olmadığı yerde güzel yoktur”, işte bunun gibi “iyi” yahut “tam iyi” meselesi de, kendine aid kıyas unsurlarıyla ele alınarak anlaşılabilir. Anlaşılmalıdır.
Netice olarak, hakikaten “tam iyi” yoktur; çünkü bu âlem noksanlık âlemidir, tamamlık değil. Ama tamamlığa kapıdır; bu sebebten, “mutlak iyi”ye doğru da bütün yollar açıktır; ufuk gibi, vardır da ulaşmak muhal olsa da, her tekamül, ona doğru gidiş, insanı daima yükseltir. Yükselmenin sonu yok da, yükselebilecek kapasitemiz ne kadar meselesi...
Not: Allah iyiliğini versin, ne aforizma kastırdı bu başlığı açan...