adalet ve kalkınma partisi

entry4889 galeri
    691.
  1. Dün Ankara'daydım.
    Sabahın köründe gittim, akşamın köründe geldim.
    Daha doğrusu ucu ucuna Galatasaray'ın maçına yetiştim.
    Bugün de sabahtan beri Beykoz Adliyesi'ndeyim.
    Cem Uzan, Nokia ile Motorola'yı dava etmiş, beni de tanık
    göstermiş.
    Şaşırdım.
    Gittim, davayla ilgili bildiklerimi anlattım.
    Gecikmem de, dünkü yazısızlık da bu yüzden.
    Beykoz Adliyesi'nde dava 20 dakika sürdü ama Adliye'de bir kaç saat
    geçirmek zorunda kaldım.
    Çünkü pek çok vatandaşla sohbet ettim.
    Vatandaşlar gelip anlatmaya başlayınca, ayrılamadım.
    Bırakmadılar.
    Konumuz AKP, ekonomik kriz, türban kararları.
    Rizeli bir vatandaş geldi yanıma. Yanında bir kaç arkadaşı.
    Söyledikleri yenir yutulur gibi değil.
    iki seçimdir AKP'ye oy vermiş.
    Belediye Başkanığı adayı olduğu günden beri kendi deyimiyle
    "Tayyipçi"
    Daha doğrusu Tayyipçiymiş.
    işte söyledikleri.
    "Fatih Bey, Rizeliyim. Başbakan'la yakın köylerden. Ama doğma
    büyüme Beykozluyum. Son iki seçimde AK Partiye verdik oyumuzu.
    Ailece. Kalabalığız. Verdik ama pişmanız. Önce bir türban mevzuu
    çıkardılar. Ulan kime ne benim türbanımdan. Anam türbanlı, karım
    türbanlı, üç bacım var üçü türbanlı. iki gelinimiz türbanlı. Yani başörtülü. Türban dediğimiz o. Lan benim anamın, ailemin türbanından meclise ne? Takıyorlar işte. Kime ne.
    Kim bugüne kadar sesini çıkarmış. işi öyle bir hale getirdiler ki, anama karıma memleket düşmanı gözüyle bakar oldular. Yahu biz Tayyip'e bunun için mi oy verdik. Aç kalmayalım, açık kalmayalım, soygun olmasın diye oy verdik. Türban da türban. Bıraksınlar martavalı. Açız aç. 10 minibüsle servis yapıyordum. Sonuncusunu dün sattım. Şimdi bir ev kaldı satacak. O da sene sonunu görmez. Hamdolsun ekonomi iyiymiş. Biz niye bu iyi ekonomiyi görmüyoruz, bir
    talan, bir dolandır gidiyor. Doğrudur. Talancının ekonomisi iyidir ama bizim ki, iyi değil. Aha dolar 1,7. Yarın 2 olur. Bu mu iyi ekonomi. Bir daha bu AK Partiye oy verirsem işte şu nimet beni çarpsın. Diyeceksin ki kime vereceksin. Biliyorsam namerdim. Ama AK Partiye vermem."
    Bir diğeri kesiyor önümü.
    "Fatih Abi, şu Şaban Dişli'ye sahip çık" diye şaşırıyorum.
    "Niye" diye soruyorum.
    "Abi, dedikleri gibi 1 milyon dolar aldıysa ucuza gitmiş. Burada 1
    milyon dolar rüşvete rüşvet diye bakmıyorlar bile. Ne işler
    dönüyor bir bilsen" diyor.
    "Ne işler dönüyor" diyorum.
    Az ilerdeki bir inşaatı gösteriyor. "Bu sadece biri. Daha onlarcası var. Biz belediye başkanımızı kendimiz seçtik. AK Partili. Ama o bile bunlarla başedemiyor. Boğaziçi imar diye bir yer var. Başındaki adam seçimle değil atamayla geldi. Bizzat Başbakan atamış. Madem atamış, bir baksın bakalım neler yapıyor. Bence biliyordur ya hani bilmiyorum derse bir baksın. Burası ufacık Beykoz, burada bunlar oluyorsa gerisini sen hesapla" diyor.
    Sonra okkalı bir küfür.
    "Abicim bana iki sene önce sorsan ölünceye kadar oyum AK Partiye
    derdim. Şimdi sorsan ölsem AK Partiye oy vemem. Onlar da beni
    tanımıyormuş. Ben de onları tanımıyorum"
    "Peki kime vereceksin" diyorum.
    "Abi bir bulabilsem verecek birini" diyor.
    Bu anlattığım diyaloglardan benzer 10 tanesini daha yazabilirim.
    Hiçbiri diğerinden farklı değil.
    Görülen o ki, siyasette rüzgar farklı bir yönden esmeye başlamış.
    Vatandaş görüyor, izliyor, anlıyor.
    Demokrasinin kurulları işliyor.
    Tabii gerçek demokrasinin, entellerin düşündüğü tipte demokrasinin değil.

    http://www.haberturk.com/yazioku.asp?id=8943
    2 ...