beni, nobel alıp almamasından ve tck'nın 301.maddesince yargılanmasından çok daha fazla ilgilendiren husus; yabancı medyada türkiye cumhuriyeti'ni ab'ye ve tüm dünya kamuoyuna adeta öğretmenine şikayet eder ve karşılığında bir ceza yaptırımı beklercesine yaptığı konuşmalar/şikayetler. aydın kimselerin konuşma özgürlüğünün asla kısıtlanmaması gerektiğini düşünüyorum elbette.sürekli olarak kendilerini iyi göstermelerini bekliyor da değilim ; ancak türkiye'ye karşı takındıkları bu tavır karşısında nasıl bir kazanım bekliyorlar diye düşünmekten kendimi alamıyorum. frankfurt kitap fuarı'nın açılışındaki konuşması ne edebiyat dünyası ne de dünyanın gündemi ile alakalı değildi. diğer tüm röportaj ve konuşmalarında olduğu üzere sadece türkiye'yi karalama amacı üzerine hazırlanmış bir konuşma idi. belki hazretleri bu şekilde davranaraktan kendi ülkesine fayda sağlayacağına inanıyor; ancak bir aydın olarak gözden kaçırmaması gereken önemli noktalar da var. gerçekten ülke olarak bizim kanayan ve acil müdahale bekleyen bir sürü derin yaramız var; ama bunların derdi yine bizdedir. özgürlükçü kılıfındaki ab'de ya da insan hakları savaşçısı abd'de değil. evet,kabul etmekteyim ki türkiye'de demokratik bir tartışma ortamı yok. bu durumda tüm sorunları ab abimize şikayet ederek ve türkiye'nin kötü olan prestijini biraz daha kötüleştirerek çözemeyiz. ben basmakalıp ve son derece yasaklayıcı, despot bir bakış açısına sahip değilim ; ama kendileri çıktığı yumurtayı beğenmeyen bir düşünce yapısına sahip.