ülkemizde maalesef ayet gibi kaynak gösterilip, ayetten daha çok önemsenen hz. muhammed aleyhisselamın yaşantısından gelen hadiseler.
hadisler; mezheplerin, cemaatlerin, tarikatların, grupların adeta ve maalesef kaynak aldığı, referans verdiği tek merci olmuş.
cemaatlerin başındakilere göre sorgulamak (ona)tabi olana düşmez. eğer sorgulamaya başlarsanız en iyi o gruptan uzaklaştırılırsınız, en kötü başınıza türlü türlü işler gelir. misal iftiraya maruz kalmak gibi, ailenizin arasına nifak sokmak gibi. bu arada bu örnekleri kıçımın kenarından sallamıyorum. hasılı tek şart hocanızı ölümüne dinlemek ve harfiyen ona(dediklerine) uymak itaat etmektir. buna körü körüne bağlanma diyoruz. beyni kapatmak diyoruz.
uygulanan bu sistem zamanla aklı kullanmamaya yani akletmemeye giderek kendi içinde kısır bir döngüye giriyor. bir mecliste, bir toplulukta konuşma olduğu zaman şayet konuşan kişi senin şeyhinin-hocanın (çoğu uydurduğu)değerleriyle-öğütleriyle-emirleriyle örtüşmüyorsa bu sefer onu lanetliyorsun, onu zındık diye suçluyorsun mürtedler reddiyeler falan. her cemaat mensubu bir başkası için bunu yapıyor. böylelikle diğer (müslüman-insan)kardeş(ler)iyle arası bozuluyor ve toplumda huzursuzluk, düşmanlık başlıyor. ve bu o meşhur dış mihrakların hoşuna gidiyor işlerine geliyor.
işte (özellikle)ülkemizde cemaatlerin, tarikatların durumu-pozisyonları budur. bağnazlık her alanda kötüdür-zararlıdır. peygamber efendimiz ve dört halife zamanında mezhep, tarikat, cemaat diye bir oluşum yoktu. en'am 159'da allah açıkça bu durumdan bahsediyor ve kesin kez bizleri uyarıyor.
ibrahim suresine kadar geldim. kuran o kadar akıcı ve anlaşılır ki bunca zaman bu şekilde ilgilenmediğim için kendimden utanıyorum. bu kitabın muhattabı olarak, onu tamamlamadan-anlamadan-hayatıma geçirmeden ölmekten korkarım. akıl allah'ın insana verdiği en büyük nimettir. ve bizi diğer yaratılmış olan canlı-cansız tüm mahlukattan ayıran yegane özelliğimizdir. akıl kullandıkça gelişir. kullanalım.