aaaah kardeşlerim ah. mustafa kemal atatürk vefat ettiğinde yazdığı şu satırlara bakar mısınız?
“son on beş gündür her sabah yatağımızdan kalkıp dolmabahçe sarayı’nı yerinde bulduktan sonra, ona varlık ve mana izafe eden unsurun yok olduğuna inanabilmek, yaban bir idrak işkencesi; atatürk’ten bir parça halinde kalan birçok şey arasında onun yokluğu, merkezi olmayan bir daire tasviri gibi, içinden çıkılmaz bir muhal hissi veriyor. fındığın kabuğunu kırmadan içini yiyen korkunç bir sihirbaz edasıyla ölüm, atatürk’ü hüviyeti etrafındaki büyük zarfa el değdirmeksizin aldı götürdü
… hiçbir türk, kendini, devlet reisine, bütün dünyanın bu türlü bir saygı göstereceğini ümit etmezdi. osmanlı imparatorluğu’nun yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama sahip olabilmiş hükümdar yoktur. avrupa’nın, bize en yabancı milletlerine kadar heyetlerle, askeri kıta’larla ve en büyük mümessillerle ankara’ya koşmuş olması gösteriyor ki garp, atatürk’ün şahsında türk ehliyet ve kıymetine artık inanmıştır. bu inandırışın büyük aksiyonunu yapan milli kahraman’ın ölüsü karşısında da hiçbir protokol kaidesinin olmadığı ve hiçbir garplının bir yabancıya göstermediği bir hürmetle şapkasını çıkarmaktadır.
(son telgraf 25 kasım 1938)