hava kuvvetleri komutanımızın bir ara bi demeci vardı: istersek sabah kahvemi atina'da içerim diye... güneydoğuda olup biten, dönen rant ve arka çıkan güçlerin ana unsur oluşturduğunu bilmeyen yoktur. asıl önüne geçilemeyen setler burada oluşuyor. istediğimiz ekonomi politikasını güdememiz, burnumuzn dibinde kanımız emen bu illete yıllardır dur diyememiz hepsi jeopolitik zaafiyetlerimize dayanıyor olsa gerek. vaadedilmiş toprakların kontrol merkezi, siyonist gücün en büyük ortaklarından ve yaltakçılarından olmaya devam etmemiz, büyük ve gelişmeye açık olan ekonomimizin kabarttığı iştahlar bizde olmayacak bu duaya amin deme şevkini bile bırakmıyor.
nasıl atina'ya bir nefes kadar yakın olabilme erkine sahip bir ordumuz varsa aynı ordu dağları da ovalara çevirebilecek güçtedir. üstüne gidilmeyen gereksiz yere şehitler verilmesine sebep olanların kamuoyunda canlandırdıkları oyalama politikasıdır bu. askerin imajı her ne kadar zede görmesede; güç konusunu geniş çaplı ele aldığımızda zayıf bir askeri iradeye ve politikaya sahip olduğumuz ortadadır.
güneydoğuda şehitlerimizin kanının satıldığını söyleyen ana haber bültenlerinde bas bas bağıran özel harekatçılarımız bile var. pembe dizi kıvamında bir ülkeyiz. oldukça büyük bir güç potansiyeline sahip olup bu hevesi kursağımızda bırakan bir diplomasi, bürokrasi ve iradeyle beraber...
