gezdikten sonra okumanın daha etkili olduğunu gördüğüm ve acısını bir nebze de olsa hissettiğim bosna katliamında Leyla'nın başına gelenlerin aslında sadece bir kitaba değil ömre sığdırılmış olduğunu bilmenin sadece burukluk olarak kalmaması önemli.
birkaç yıl önce gittiğim savaşın merkezi sarajevo(saray bosna) da gördüğüm evlerdeki mermi izleri, dağlara uzanan kimisinin savaş sonrası mavi kelebeklerin ortaya çıkmasıyla bulunduğu toplu mezarlar, tünelin girişine yakın bir yerdeki patlamamış vaziyette yere saplı halde kalan bomba, tünelin girişinde insanlara yemek ve su yardımı yapan teyzenin konuşamayışı aslında birçok burukluğu ve geride bırakılanların acısını anlatmıştı yeterince. Alexandra Cavelius'un sizi Leyla ile tanıştırması hayata bakışınızı değiştirebilir de. Düşüncesi bile tüylerimizi ürperten olayların birilerinin yaşamış veya yaşıyor olması aslında yarın öbür gün aynısı olmasa bile benzerinin başımıza gelmeyecek olması anlamına gelmiyor. öte yandan bilmiyor ya da duymuyor olmanız şuan sıcak yatağınızda sözlükte dolaşırken başka bir yerde birilerinin duysanız içinizi burkacak şeylerle mücadele etmediği anlamına gelmiyor ne yazık ki...