Aslında öylesine değil. Sadece bu duyguların ve düşüncelerin hangi başlığa ait olduğunu kestiremedim.
Ben hep kendine güvenen biriydim. Ne istediğini bilen ve genelde kazanan. Böyle nasıl anlatılır bilemedim su an ama sanki bi filmin içindesindir ve o filmde hep başrol kazanır ya. Ben de küçüklükten beri, özellikle ilkokulda kendimi öyle görürdüm. Girdiğimiz yarışlarda galip gelen hep bendim. Fakat büyüdükçe bir sure sonra islerin değişmeye başladığını farkettim. Yavas yavas kaybetmeye başladım. Keşke bu kaybettiklerim ilkokuldaki koşu yarışları ve sinif başkanlıği seçimleri olsaydi ama ben insan kaybetmeye başladım sozluk. Herkes birer birer hayatimdan cikmaya basladi. Kime guvenip sirtimi yasladiysam, kimi sevdiysem... bi ara tamam dedim. Çünkü o sıralar hayatımdan çıkan ınsanların aslında benden bir sey kaybettirdiğini degil, aksine cok sey kazandirdigini farkettim ve "tamam boşver" dedim. Kalanlarla yola devam ediyordum. Yolum güzel, sonu aydınlıktı. Uzun bir yolculuktan sonra denizi görmek gibiydi. Ve sözlük... ben yine yolumu kaybettim. Hayatim boyunca herkese iyi olmaya calistim. Cunku dünyayı iyiligin kurtaracağına inanan biriydim. Fakat ben kime iyi olduysam en yakin arkadaslarim, hayatimi adadığım adam dahil hep bana tam tersi oldular. Insanim sonucta, ben de bir sure sonra "herkes böyle yapıyorsa demek ki sorun bendedir" demeye basladim. "Beni terkettiyse demek ki ben sevilecek biri degildim" demeye. Kisacasi bok gibi hissettim sozluk. Ozguvenimi kaybettim. Ben ki bakımına ozen gosteren biriyken, aynalara bakamaz oldum. O kadar cirkin hissettim ki. Pes etmek istedim sözlük. Hissizlesmek ve bir daha kimseyi sevmemek istedim. O kadar canim yandi ki.