Adı üstünde ilâhi. Sana o kudsiyeti yansıtan bir müzik formu içerisinde sunulmuyorsa aslından uzaklaşmıştır. Türk tasavvuf musıkiysi tsm temelli kabul edilen klasik normları var. Hicaz rast uşşak hüzzam saba nihavent buselik segah acemaşiran acemkürdi kürdilihicazkâr v.b. bir kaç makamda ve genellikle usulü sofyan (2-4 vuruş zamanlı) olarak bestelenen bu eserler türk müziğinin olağan enstrümanlarıyla icra edilirse ancak bir anlam bir tat bir manevi hava yansıtır dinleyenlerine. Rock pop aranjeleri o eseri ilâhi formatından çıkartır. Ticari kaygılarla bunu bilerek yapanlar ilâhiyata değil maddiyata hizmet etmektedirler. Maksatları allah rızası değil, para kasaları keseleri küpleridir. Ayrıca bunda büyük bir vebalde var. O dinlenilen ilahi seni maneviyata sevk edemiyorsa ilâhi olmaktan fersah fersah uzaktır. Güfteler de önemli bu noktada. Her önüne gelenin sözleri aşk ehli olduğu zehabına kapılarak bestelenirse kulak tırmalar, kalbe ve ruha değil ancak nefse hitabeder. Bu tip eserlerin güfteleri (sözleri) kemâl noktasında duran velilerin eserleri olursa ancak ilahi aşka ve maneviyata sevk eder dinleyenlerini. Bu meyanda bu yolda yetişmiş olanlardan Bir yunus emre bir kuddusi baba bir nesiminin yazdıklarıyla diğerlerinin söylediklerinin arasındaki hissedilen en bariz fark da budur. Diğerleri tat vermez. Seni allahın yoluna sevk etmez. Müzik dinlersin. Halbuki ilâhinin amacı salt müzik dinlemek değildir.