Çünkü bilimsel araştırmalar ilk başta bir ihtiyaca yönelik başlar, daha sonra dallanır, budaklanır. Sahra altı Afrika kıtası da diğer bölgelere oranla daha zengin kaynaklara sahip olduğundan ilerlemeye doğru sebepleri çıkmamış.
Kendi çaplarında ufak gelişmeler ile idare etmişler.
Ve, barutu savaşlarda kullanmamışlar. En önemli nedenlerden birisi de bu. Birbirlerine karşı dengesiz üstünlükleri olmadıgından, ok-mızrak kafi gelmiş. Daha fazla enerjiye gerek kalmamış.
Niye barut diyecek olursanız da, tıpkı bronz çağında kalan insanların Demiri işleyenler karşısında güçsüz kalmalari gibi, barut da buna yol açmıştır. Böylelikle de el mahkum, toplumlar ilerlemeye mecbur kalmışlardır.
Diğer kıtalarla ve insanlarla etkileşimin az olması da buna bir sebep. Çünkü birikimli olarak ilerleyen bilim, öncelikle antik Yunan’da, daha sonra roma döneminde, sırayla erken islam, rönesans derken çığ gibi zamanla büyüyerek günümüzdeki hale gelmiştir. Lokal gelişmeler ise saklanamadan ve devamı getirilemeden yok olmuş olabilir.
Misalen, dağ basında bir köyde yaşadığınızı hayal ederseniz ve bu köyün başka bir yer ile alakası-iliskisi olmasa, siz Einstein-tesla-Newton karışımı bir tip dahi olsanız, en iyi buluşunuz bir nesil sonra ortalıktan kaybolacaktır.
Buna benzer şekilde, Amerika toplumları altın içinde yüzmelerine rağmen, bizim verdiğimiz değeri altın madenine vermemişler. Çünkü kültürleri o yönde değilmiş. Zaten ispanyol istilasından sonra bu metalin değerini anlamış, satmaya başlamışlardır.