türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler

entry9414 galeri
    9222.
  1. ENTRY' iM TAMAMEN ALINTIDIR.

    KAYGUSUZ ABDAL - BiR KAZ ALDIM BEN KARIDAN

    Bir kaz aldım ben karıdan
    Boynu da uzun borudan
    Kırk abdal kanın kurutan
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Sekizimiz odun çeker
    Dokuzumuz ateş yakar
    Kaz kaldırmış başın bakar
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kaza verdik birkaç akçe
    Eti kemiğinden pekçe
    Ne kazan kaldı ne kepçe
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kaz değilmiş be bu azmış
    Kırk yıl Kaf dağını gezmiş
    Kanadın kuyruğun düzmüş
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kazı koyduk bir ocağa
    Uçtu gitti bir bucağa
    Bu ne haldir behey ağa
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kazımın kanadı selki
    Dişi koyun emmiş tilki
    Nuh Nebi'den kalmış belki
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kazımın kanadı sarı
    Kemiği etinden iri
    Sağlık ile satma karı!
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kazımın kanadı ala
    Var yürü git güle güle
    Başımıza kalma belâ
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Suyuna biz saldık bulgur
    Bulgur "Allah" deyi kalgır
    Be yârenler bu ne haldir!
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kaygusuz Abdal nidelim
    Ahd ile vefa güdelim
    Kaldırıp postu gidelim
    Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

    Kaygusuz Abdal'ın, bir kısmı akıl ve mantık dışına tırmanan, çoğu sembollerden kurulan, çağımızın "gerçeküstü” verimlerini andıran birçok şiirlerinde olduğu gibi, bu şiirdeki KAZ da bir timsaldir.

    Burada kırk gün değil, kırk yıl, halta binlerce yıl dervişler arasında kalsa bile "derviş" (Abdal) olmasına imkân bulunmayan, kaba saba, riyacı, gösterişçi, duygusuz, kabiliyetsiz bir insan tipi anlatılmakladır.

    Bu tip hiç yeri olmayan dergâha nasılsa düşmüştür. Sekizer dokuzar, dervişlerin ona yardım etmeleri boşunadır. O, adam olmayacak “Abdalların kanını kurutacaktır.” Onunla hiçbir dervişin anlaşmasına imkân yoktur. Nitekim “suyuna salınan bulgur, “Allah” deyi bağırmaktadır.

    Bu adamı irşat etmeye imkân yok. Allah’ın sevgisine ve O’nu sevmeYe kabiliyetsizdir. “Pişmek” olgunlaşmak kabiliyeti olmayan, apayrı bir iklimden (Kafdağı) gelmiş olduğunu düşündüren, Nuh Nebi’den beri irşat kabul etmeyen bu yaratığın elinden, Kaygusuz Abdal, önce yakınır. Onu başına saranlara beddua eder. “Var git, başımıza kalma bela” diye, onu uzaklaştırmaya kalkar ama boşuna.

    Bakar ki çare yok, kazdan kurtuluş yok bu sefer ümitsizleşir. “Ahd ile vefa güderek” kendi gider. Bu adamın yüzünden şeyhlik postunu dahi bırakmayı göze alır.

    “Kaygusuz Abdal nidelim!
    Kaldırıp postu gidelim!”

    Bence son kısımda dervişlikten vazgeçmiyor, postunu bırakmıyor, onun olmadığı bir yere göçmeyi hayal ediyor. - deep sees
    1 ...