teori olmayan, bilimsellikle bağdaşmayan, bir ilim bilgisi olmaktan ziyade ideolojik ve teolojik bir inanç olabilmiş iddiadır. bir protein molekülü bile "protein molekülü" olabilmek için 40.000 kadar farklı atomun, atom altı taneciğin birleşmesine gereksinim duyuyorken ve bu birleşmenin sorunsuz olabilmesi için büyük olasılık hesaplarının sonuçlarına göre dizilmeye ihtiyaç duyarken evrendeki hemen her şeyin milyarlarca yıl önce olmuş büyük patlama ve sonrasında gelen rastgele olaylar zinciri sonucunda oluştuğunu iddia etmek ne büyük bir saçmalıktır. evrim her şeyin tabiat tarafından oluşturulduğunu da ifade etmektedir ancak tabiat nedir, onun açıklamasını yapamamaktadır. taş, toprak, canlılar, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, dünyada gördüğümüz ve göremediğimiz her şey tabiatın bir parçası ise, bunları yaratıcı olarak (tabiatın yaratıcı olduğunu farz ediyoruz) kabul edersek, tabiattan çıkarıldıklarında geriye ne kalır? yani tabiat bu durumda neyi yaratmıştır? madem bunlar yaratıcı değil fakat tabiat bunlardan oluşuyor, o halde tabiata nasıl yaratıcılık vasfını yükleyebiliriz?
evrim insanlar arasında genel olarak "maymunla insanın atası aynıdır" tezi olarak bilinmektedir ancak evrim bundan çok daha farklı, sonu tanrı'yı reddetmeye kadar giden, hatta tanrı'yı reddedenlerin bugün en büyük dayanak olarak kullandıkları bir hipotezdir. hipotez diyorum çünkü bir şeyin teori olabilmesi için üzerinde yapılan kontrollü deneylerin sonuçlarının, fikri desteklemesi gerekir. bu sebepten ötürü newton'ın yer çekimi iddiası deney ve gözlemlerle ispat edilebildiğinden bir kanundur, kanun ise teorinin çürütülememesi sonucunda kesinliği onaylanmış olgulara verilen isimdir. peki evrim teorisi deney ve gözlemlerle ispatlanabilmiş midir? tabii ki hayır. çünkü "keçi büyüklüğünde bir memeli türünün ağaçların alt taraflarında yaprak kalmaması sonucunda boyunlarını üst taraflara uzata uzata zürafa formuna ulaşmış olmaları" transformasyon iddiasını temel alan bir iddia (evrim) bugün zaten bilim tarafından çürütülmüştür. nasıl çürütüldüğü konusu ise gayet basittir, fenotipte oluşan ve genotipe, dolayısıyla da gelecek nesillere aktarılamayan özelliklere modifikasyon denir ve modikasyonun evrim için hiçbir önemi yoktur. keçi şeklinde tanımlanmış hayvanın niçin üst dallara güya uzandığı, niçin zeminde ya da başka yerlerde bulunan otları tıpkı bugün de olduğu gibi diğer hayvanlar gibi göç etmek suretiyle hedef edinmediği de sorulabilecek bir sorudur. bu da zürafaların zaman içinde (nasıl oluyorsa artık) keçi gibi bir canlıdan oluşmadığına delildir. işte evrim teorisinin saçmalığının bir kanıtı da burada gizlidir.
ayrıca bilimsellik değil de bilim felsefesi açısından bir yaklaşım açısı da sunduğumuzda durumun nasıl şekillendiğini görebiliriz. bir iddianın bilimsellik kazanabilmesi için ortaya atılan iddialara yapılan eleştirilere açık olması, bunları kesin bir dille çürütebilmesi gerekmektedir. ancak bugün darwinizm'i ve evrim'i birer inanç, teolojik fikir olarak benimsemiş insanlar ve biliminsanları evrim'e ve darwin'in fikirlerine yapılan her türlü eleştiriyi gericilik, geri kafalılık ve bağnazlık olarak görmekte ve göstermekte, hemen saldırıya geçmekte ve iddialara cevap vermektense karşıdaki insanı sindirmeye ve bu kişiyi bilimdışı göstermek suretiyle kamuoyu nazarında dinlenilmemesi gereken insan şekline sokmaya çalışmaktadır. bu gerçek de evrimi bir bilimsel olay olmaktan çıkarıp, bir ideoloji haline getirmektedir çünkü bilimsel olan her şey üzerine saatlerce, günlerce, haftalarca tartışılmaktan kaçınılmayacak bir şey olmalıdır. eğer bu böyle değilse, o şey bilimden uzaktır.
evrim, tanrı'nın mutlak bir güç olarak kainatı yarattığı ve muhteşem bir düzene oturttuğu fikrini kesin bir dille reddettiği için yeryüzündeki hayatın oluşumunu bazı temellere dayandırması gerekmektedir. darwin'den önce yine bazı biliminsanları birkaç çeşit temel ortaya atmışlardır, bunlara bakalım.
1) abiyogenez: biyolojik bir menşeî olmayan, kendi kendine ortaya çıkış anlamına gelen abiyogenezde iddia edilen şey, cansız şeyler üzerinde zamanla canlıların meydana gelmesi olayıdır. buna kanıt olarak da bataklıklardaki çamurlardan kurbağaların, kirli gömlek ve buğdaydan 21 gün içinde farelerin meydana gelebilecekleri iddiaları sunulmuştur. bu iddialara anti-tez sunmama herhalde gerek yoktur; zira 7 yaşındaki bir çocuğa bile kurbağalar kendi kendilerine zamanla çamurdan oluşuyor desek bize güler geçer.
2) kozmik teori: bu teoriye göre fezadaki gök cisimlerinin üzerindeki mikrobiyolojik canlılar dünyaya düşerek yeryüzündeki canlılığın temelini oluşturmuşlardır. bu canlıların geldikleri yerde nasıl ilk olarak var oldukları, dünyaya nasıl ulaşabildikleri (uzaydaki radyasyona ve dünyaya girişte oluşan muhteşem büyüklükteki ısı enerjisi sebebiyle ısınıp erimeye başlayan göktaşları üzerinde nasıl dayandıkları) ise haliyle açıklanamamaktadır. açıklanabilse bile ilk olarak belirttiğim gibi, geldikleri yere nasıl geldikleri, yani mutlak ve yoktan var eden bir tanrının kudreti olmadan nasıl vücud buldukları sorusu cevabı olmayan bir muammadır. bu muamma da bu kozmik teoriyi çürütmektedir.
3) naturalistik teori: bu teori ilk başta abiyogenezle benzerlik gösterse de aralarında farklılıklar vardır. örneğin abiyogenez cansız maddelerden canlı maddelerin doğrudan oluştuğu iddiasını ortaya atarken, bu teori cansız maddelerden ilk etapta basit canlıların meydana geldiğini iddia eder ve daha sonra zamanla (zaman denen şey resmen ilahlaştırılıyor) bu basit canlıdan gelişmiş metabolizmaların oluştuğunu savunur. basit canlı diye küçümsenen şey, yani cansız bir varlıktan oluşması mümkünmüş gibi gösterilmeye çalışılan şey bile aslında ne kadar kompleks bir yapıdadır, bunu ortaokul biyolojisi görmüş olan her insan kabul eder, biliminsanlarının sözlerine gerek bile yoktur. haliyle bu iddia da çürütülmüştür.
4) ilahî kudret: bu iddia zaten bugün ilahî dinlerinin hepsinin temelini oluşturmaktadır ve akla ve mantığa en yatkın olan fikir olarak görülmektedir; zira böylesine muhteşem karmaşıklıktaki yapıların, böylesine muhteşem büyüklükteki gezegenlerin vb varlıkların, en büyüğünden en küçüğüne taneciklerin, kendi kendilerine bu muhteşem düzene dahil oldukları, dış güce gereksinim duymadan meydana geldikleri, büyük bir patlamanın sonucunda şans eseri oluştukları iddiası ne kadar da akıl dışıdır.
işte evrim dediğimiz şey bu iddialarla hemen hemen aynı temeller üzerine oturtulmaya çalışılmış akıl almaz saçmalıklar bütünüdür. gelecek eksi oylar da artı oylar da kabulümdür, yeter ki herkes bu yazıyı elinden geldiği kadar objektif olarak okumaya çalışsın. herkese selamlar.