ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri
    616.
  1. ağlama duvarı olmuş ifade. belki blog'a yazılması gereken şeyleri içine tanım sokup sözlüğe yedirme çabası. ilk başta sallıyorsun bir tanım, gerisi artık subjektif mi dersin forum mu yaz babam yaz, tıpkı bu entry gibi, umrumda mı? yok, doluyum canım da buraya dökülmek istiyor, sen de yap bana ne.

    aşk meşk yüzünden etrafta ağlayıp zırlayan birçok bebe görüyorum, zamanında onlardan birisi de olmuştum ama sonra duygularımı aldırdım, artık ütopyacı takılıyorum, güldürürsün gülerler fazlası olmaz.

    bir düzen kurmuşsun, gücünün sınırları hakkında yorum dahi yapılamıyor. her şey senin istemenle oluyor, senin istemenle son buluyor. güç senin bir adın da.
    bu gücün itibar görmesini istemişsin, salmışsın adına insan denen şeyleri bir süre sonra oraya buraya. onlar hainlik etmiş atılmışlar cennetten yeryüzüne. ceza kuşaktan kuşağa geçmiş, herkes günahkâr bir nevi.

    yarış içine sokmuşsun sonra bunları. düzenli olarak sapıtmışlar, aralarından birilerini kendine elçi seçmişsin, yağdırmışsın emirlerini. ceza sistemi de kurmuşsun, ödül de. korkunç acılardan kimilerine göre huri kavramına kadar uzanan geniş bir yelpaze.
    gel gör ki farklı şartlar sunmuşsun yarışmacılara. kimi başlangıç çizgisinden birkaç adım önde, kimi çizgide, kimi de çoook gerilerde. ardından verilmiş işaret, başlamışlar koşmaya.
    herkes bir değil ki. kişilik olarak sınanması gereken bir yarış -ki adına hayat denmiş- kimisine sefalet vermişsin, kimisine engeller, kimisine trump gibi bir soyad vermişsin, kimisine sabancı. neden diye tartışırken ademoğulları karar kılmışlar "sabretmek için, ödülünü alacaksın" diye.

    sen kimseye sormadın "bu yarışmaya katılmak istiyor musun" diye...
    sen kimseye sormadın "seni cehennemin dibinden başlatacağım yarışmaya, ona göre" diye
    kimse sana söz dahi vermedi inanmak için, bize dediler bilmem kaç asır önce böyle olmuş sen de uyacaksın yoksa kazığa oturursun senin gibiler için yaratılan ateşler yurdunda. inandık, manevi tatmin için.

    düzenli aralıklarla üstüne bastığım parke gibi hissediyorum, soğuk, önemsiz, değersiz...yok çaresi. sen mi huzursun? sen mi sevgilisin? diktatör ne o zaman? tanımını yap bana.

    parke, yarattığın şeyle gurur duy şimdi. nefret etmeye tırsan bir parke. yok gerisi, ölüm hiç bu kadar sevimli gelmemişti kulağa.
    13 ...