lou salome

entry64 galeri
    62.
  1. '' Narsisizm '' lou için yalnızca olumlu çağrışımları olan bir sözcüktü ve lou kusurdan söz ettiyse de (''narsisit insnaın erotik kusuru, kendi aşkının patlamasının onun için neredeyse yeterli olmasıdır'' narsisist aşkı en iyi aşk olarak görüyordu. aşığın kendi aşkının patlamasının nasıl olabileceğini ona öğreten eşine duyduğu minnet, öyle sıcaktır ki aşkın kendisinden uzun ömürlü olur ''ve o minneti duyan narsisit kişide, sanki aşık olmanın tamamen bencil ve tamamen özgeci bütün biçimleri birbiriyle buluşur.'' freud, egonun enerji fazlasını boşaltmak için kendisini nesnelere bağlaması gerektiğini düşünüyordu, oysa lou'ya göre ego, böyle bir fazlayı yaratmak için nesneleri kullanıyordu, çünkü egonun kendini en yoğun olarak bulduğu yer, enerji,duygu fazlasıydı. lou, kişinin kendini keşfinin bu yüksek noktasının dünyayı keşfine benzer özellikler taşıdığını söylüyordu.
    günlük'ten alınan yukarıdaki parçanın devamında narsisizmin üç çeşidi belirlenir. narsisizm, ilk olarak, ''aşılması gereken belli bir gelişim devresi '' dir. ikinci olarak , '' daha derin bütün deneyimlerin eşlik etmesi '' dir - lou'nun freud'a yönelttiği açık eleştirisinde sıkça vurguladığı yaratıcı biçimdeki narsisizm . ve son olarak, lou'nun ''narsisizmin üçüncü ve güzel anlamı'' dediği bir şey vardır ki bu narcissus kişiliğinde görürlür. '' bir kaşif olarak kendine dönmüş narcissus : kendini bilen narcissus . ''

    lou daha önce freud'un uygar insanı, ''üzücü biçimde ehlileştirilmiş bir yabani'' olarak ve bütün kültürün hedefini ''içgüdünün sürekli zayıflatılması'' olarak kavramlaştırması karşısında '' ne korkunç bir başkalaştırma ! '' yazmıştı. freud'un kültür ve doğa arasındaki fazla keskin ayrımına karşı çıkıyordu. ona göre kültürel olan doğal olandı ve ferenczi'nin ''ölme eğilimi''ni ''yaşama eğilimi''ne dönüştürürken uyguladığı basit bir yargı kaydırmasıyla, günlük'te daha sonraki bir diğer parçada, ''yüceltme'' dediğimiz ve freud'un doğaya ters olduğunu düşündüğü (ve bu nedenle bastırma ile ''uğursuz akrabalığa''a ittiği) şeyin aslında kendimizi doğal olarak fark etmemiz olduğunu iddia etti. bu kavram için tausk'un tanıttığı bir başka sözcüğün daha iyi olduğunu hissediyordu: ''süsleme''. bu lou'yu narsisizm konusunda doruk noktasına ulaştığı oldukça yüksek bir diğer parçaya götürür; parçada nietzsche'nin ''tam öğle 22 dediği bir öğle zamanı imgesi vardır:
    'yalnızca promete gibi insan varlığını ikinci bir gerçeklik olarak kültürde yeniden yaratan o insan
    kendi benzeri önünde tamamen gelişmiş narcissus'tur: benzeri içinde tuttuğu kendisidir; kendinden benzerine kaçmak zorunda bırakılan kırbaçlanmış yabani değildir. doğal mutluluk isteğimiz ve kendi egomuz açısından, doğayı ve kültürü güneş ve gölge gibi birbirine ters şeyler olarak görmek yanlıştır; güneş ışınlarının eğiminin artmasıyla bu gölgenin büyümesinin aynı zamana rastlamış gibi görünmesi yanlıştır: bu yanlış seçilmiş bir imgedir. doğru imge, tam öğle saatinde bitkinin nasıl olduğudur: bitki kendi gölgesini dikey olarak kendi altına uzatır - kendini ikiye katlayarak ana hatlarını yineler ve ona bakar: en güzel korumasına- böylece büyük ateşin onu meyve vermeden önce tüketmemesini sağlar.' (11 mayıs 1913)

    kendine ve dolayısıyla yeniden yarattığı bütün dünyaya aşık olan narcissus; insan doğasına eşdeğer olan ve o doğayı yoğunlaştıran ve ifade eden ikinci bir gerçeklik olarak kavramsallaştırılan insan kültürü; üstüne gelen gölgeyi giyerken onun tarafından giyilen ve öğle ortası gölgesinin ayrı olarak görünür olduğundan daha farklı kendisi olan promete'nin yarım bir görüntüsü; özgecilikle aynı olan ben merkezcilik; rilke'nin geçici olmayan mükemmel aşkının hem rahat hem de görkemli bir dönüştürümü. lou andreas-salomé'yi en iyi, tüm bunlarda, bu ''üçüncü ve güzel narsisizm''de, görürüz: nietzscheci, evrimci,dindar ateist, şiirsel psikanalist, aynı anda hem seçmeci hem de özgün, miras aldığı ve tamamen kendine ait temel yaşama sevinciyle geliştirdiği fikirleri aşılayan biri. başkalarının fikirlerini yoğun sentezinde , iyilikten ve insanlığın başına gelen her şeyin harikalığından emin olan lou'nun kendisini görürüz. bu, nietzche'nin çok zor kazanılmış olumlamalarından, rilke'nin üzüntülerinden ve kaygılı onaylamalarından ve freud'un kuşkuculuğundan ve son insan düşmanlığından keskin biçimde farklıdır.

    sonuç
    lou andreas-salomé'nin 1912-1913 yıllarında psikanalizle ilgili kişisel deneyimi hakkında belki de en iyi yorum rilke'nin arkadaşı prenses von thurn ve taxis'e bir mektubundaki dolaylı anlatımıdır. rilke, mektubu o temmuz ayında freud'la yarım yıl çalıştıktan hemen sonra lou'yla buluştuğu zaman yazmıştır:

    sonra göttingen'de lou andreas-salomé'nin evinde bir hafta geçirdim, bu konuda sana anlatacağım çok şey var. bu kadının bu denli muhteşem içgörüleri olması, ona doğru zamanda gelen kitapları ve insanları en kutsanmış bir anlayışa dönüştürmesi ve -kendisiyle bir ilgisi olmayan ama yalnızca saf bir ateşle onu aydınlatan- en yakıcı gizemler arasında böyle korkusuzca hareket etmesi harika! yaşamı bu kadar kendi yanına çekmiş, en ince ve en korkunç şeylerde bile çeşitli kılıklara giren ama öldürdüğü zaman bile verme arzusunun yitirmeyen o tek bir gücü bilen başka hiç kimseyi tanımıyorum- ve çok uzun yıllar önce benimle ilk karşılaşmasından ve yaşamıma böyle sonsuz bir anlam katmasından beri böyle başka hiç kimseyi tanımadım ... sana bir gün anlatacağım. (29 temmuz 1913) ''

    salomé yaşamı ve yapıtları - salomé her life and work

    angela livingstone
    3 ...