köprüaltındayız bilge
zayıf bir gecenin kıyısındayız dertli ve sıkıntılı..
belden aşağımız sakat, tutmuyor gece
sırtımızdan vuruyor onca köpükle sular
ellerimiz boyalı, dünden kalma yazılar işte duvarda
bir görsen, üstümüz başımız kir pis döküntü
dökülüyoruz bilge yavaş yavaş sabaha doğru..
bir yarın kalacak geriye bir de ümitlerimiz
başka kimse yok başka şey yok. olmayacak da
zaten bu yudumdan sonra saatler de ileride, işte bak;
nereye baksak zaman görünmüyor birbirimizde..
görmelisin; evler döküntü, köprüaltı döküntü
panayır döküntü, yüzbeşinci sokak silme döküntü
köprüaltındayız bilge etraf döküntü..
döküldükçe büyüyor gözlerimiz geceye doğru
ışık-ses-görüntü-gör.. görüyoruz bilge
şehir büyüyor önce, evler büyüyor, ümitler büyüyor
beraber büyüyoruz birbirimizden habersiz..
eski rum meyhanesi canlanıyor dalga sesinde
elli model bir yosma yanında gırnata
için için bağırıyor, ağlıyor, acıtıyor, acıyor içimiz
sen yoksun..
sonraki şarkının güftesinde gözlerin var yalnız
- ki gözlerindir, soğuktur. katran karası gece
koynunda gözlerini unutur. biz bakarız biz ağlarız
en keskin şaraptır, kırmızıdır. ki gözlerindir..-
(hâlâ ellerin beyaz mı,
sürüyor musun yine olmadık yere kokunu?
saçların uzamıştır, eminim, hayli zaman oldu..)
sayıklama anımsama öylesine konuş konuşma..
sıkıntın kadar yoktu gecelerde ellerin
kokun buralara uğramıyordu, esmiyordu rüzgar
saçlarından getirmiyordu. kimseler yoktu
sokaklar boş, talan edilmiş dükkanlar, devriyeler yoktu.
ateş yakıyordu üç beş pezevenk buluştuğumuz yerlerde,
geceye doğru tırmanıyordu ateş dudaklarımın arasından...
hafiften esti mi onlar da yoktu.
kuruttuğum gülleri getireyim şarap koynunda açılsın
kök versin tekrardan salkım saçak gençliğimize doğru
dem vursun çığırsın/ellerine ellerim dokunsun
biraz o konuşsun biraz bu sonra ben sonra sen
konuş kendinle biraz bilge, rahatla.
sen sana konuş. utanma görmeyecek yine kimseler
kapılar kilitli, perdeleri örttüm.. konuş konuş ki dillerim çözülsün
dile gelsin saatler yokluğuna konuşsun, şarkılar dile gelsin
güzelliğine konuşsun.. herkes konuşsun.. sen konuş bilge.
bırakmadım, bırakmadın, terk ettik birbirimizi..
kan düştü yere, ağladı. kan ağladı, yer ağladı
kan yerdeyken ağladı, kayıp çocuklardık dilimiz yandı
alnımız düştü gölgemize, bile bile bastık ezdik geçtik..
gölgemizden, kendimizden geçtik bilge birbirimizden geçerken
gevşedik. sözler gevşedi hareketler gevşedi gölgeler gevşedi
kendimize küstük.. bir bok sandık hevesimizi birbirimize küstük
bakmadık yüzümüze yüzümüze küstük
yakışmıyordu hiçbir geniş zamana geçmiş bir sevişme
sevişmelere küstük, ihanet ettik kendimize..