Hz. Ebû Hureyre: “Resûlüllah’tan iki kap dolusu ilim aldım. Bunlardan sadece birini aranızda yaydım. Diğerine gelince, eğer bunu aranızda yaymış olsaydım, şu gırtlağım kesilirdi.” diyerek gizli bir ilme sahip olduğunu da ifade etmiştir. Ebû Hureyre’nin insanlara yaymadığı ilmin ahkâma ve âdâba dair olması ihtimal dâhilinde değildir. Zira bunu ümmetten alıkoyması risaletin tebliğine aykırı bir husustur. Tercih olunan kanaate göre, bunlar, kıyamet alametleri, ümmetin başına gelecek olan bazı fitneler ve yine onların başına geçecek zâlim idarecilerle alâkalı haberler olmalıdır. Ebû Hureyre’nin (r.a.) bazen kinayeli olarak aktarmış olduğu haberler de bu kanaati güçlendirmektedir. Meselâ Allah Resûlü’nün (s.a.s.) “Vukuu yaklaşan şerden dolayı vay Arap’ın hâline.” (Buhârî, Fiten 4) sözü ile Ebû Hureyre’nin “60 yılının başları ve yönetimin çocuklara geçtiği (günlerden) Allah’a sığınırım.” (ibn Hacer, Fethu’l-Bârî, 1/261) ifadeleri buna işaret etmektedir. O hâlde Ebû Hureyre (r.a.), anlaşılmasında güçlük çekilen haberlerden dolayı Allah ve Resûlü yalanlanmasın diye ancak insanların anlayabilecekleri, akıllarının alabileceği ve istifade edebilecekleri şeyleri dile getirmeye özen göstermiştir. Bundan dolayı da bildiği her şeyi anlatmaktan çekinmiştir. (M. Accâc el-Hatîb, Ebû Hureyre Râviyetü’l-islâm, s.266)
4. Güçlü Bir Hafızaya Sahip Olması
Arap toplumunda yazı henüz gelişmemişken, bilgiyi muhafaza etmek maksadıyla hafızaya büyük önem verilirdi. Bu sebeple Araplar, tarihte hafızası en güçlü milletlerden biri sayılmıştır. Nitekim bir bedevînin, "Kalbindeki bir harf, kitabındaki on harften daha değerlidir." sözleri onların bu özelliğine işaret etmektedir. (ibn Abdilberr, Câmi’u Beyâni’l-ilm, s.87)
Hz. Ebû Hureyre de güçlü bir hafızaya sahipti. Ancak hadîsleri ezberleyebilmek için daha güçlü bir hafızaya sahip olmak gerektiğini bildiği için bir gün Hz. Peygamber’e (s.a.s.) hafızasından şikâyette bulunmuş, Hz. Peygamber (s.a.s.) de ona, elbisesini yere yaymasını ve konuşması bitinceye kadar öylece bırakmasını, sonra toplayıp sırtına tekrar giymesini tavsiye etmişti. Ebû Hureyre (r.a.), Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bu tavsiyesine uymuş ve o günden sonra duyduklarını bir daha unutmadığını ifade etmiştir. (Buhârî, ilim 43; Tirmizî, Menâkıb 47)
Ancak Ebû Hureyre’nin (r.a.) bütün duyduklarını mı, yoksa sadece o mecliste duyduklarını mı unutmadığı konusu ihtilâflıdır. Buharî şârihi ibn Hacer, onun söz konusu meclisten sonra duyduğu hiçbir şeyi unutmadığını söylerken, buna Zührî’nin rivayet ettiği “Onu hak üzere gönderene andolsun ki, bir daha ondan duyduğum hiç bir şeyi unutmadım.” (Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr, 1/136-7) ifadesini delil gösterir. (ibn Hacer, Fethu’l-Bârî, 1/260) Hanefî alimlerinden Ebû Ca’fer et-Tahâvî ise, el-A’rec kanalıyla nakledilen “Hz. Muhammed'i (s.a.s.) hak üzere gönderene andolsun ki, bu güne kadar onun söylediği o sözlerden tek bir kelime dahi unutmadım.” ifadesini hakikate daha yakın görmüş ve bu görüşüne Ebû Hureyre’nin (r.a.) unuttuğuna işaret eden bazı rivayetleri delil olarak göstermiştir. (Tahâvî, Müşkilü’l-Âsâr, 2/182-3)
Ebû Hureyre (r.a.), Allah Resûlü’yle birlikte olduğu yıllarda hafızasının mükemmel olduğunu ve bundan büyük bir haz duyduğunu şöyle ifade eder: “Bu yıllar içinde Resûlullah’ın (s.a.s.) bana söylediklerini özümsemekten daha sevimli hiçbir şey yoktu.” (ibn Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, 4/b.2, 54) Öğrencisi Ebû Sâlih onun hakkında: ‘Allah Resûlü’nün ashabı içerisinde hafızası en güçlü olanı Ebû Hureyre idi.’ demiştir. (Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr, 6/133
Ebû Hureyre (r.a.) hadîsleri yazmadığı için sık sık tekrar ederdi. O, ilimle meşgul olanlara zamanın nasıl verimli bir şekilde kullanılacağına dâir önemli bir tavsiyede bulunur ve der ki: “Ben geceyi üç kısma ayırırdım. Bir kısmında namaz kılar, bir kısmında uyur, diğer kısmında da Allah Resûlü’nün hadîslerini müzakere ederdim.” (Dârimî, Mukaddime, 27) Bu durum, tabiî olarak onun hadîsleri daha iyi ezberlemesine önemli bir katkı sağlamıştır.