Bir sözün değeri en gerekli konuları ve şeyleri gerekli ölçüde anlatması, hatırlatmasıdır. Bir şeyden verilen bir örnek, onunla aynı türden olan tüm şeyleri de
temsil etmesi bağlamında tümünü temsil eder, diğerleri de zikredilmiştir. Mamut, dinazor gibi varlıklar belli bir dönem içinde yaşayıp gitmiş hayvanlar olarak
onlardan bahsetmeye gerek yok. Kuran'ın en büyük dâvası, merkezindeki mesele tevhid ve ahiret ve nübüvvet. Dünyevi şeyleri, dünyevi konuları gündeme
getirmek ilahi bir kelamın şanına yakışmaz. Kuran'ı Kerim bu nedenle Cevamiül kelim bir kitaptır. Bu çerçevede önemli olan tefekkür ve ibret, Allah'ı tanımak
olduğu için, ilahi konular anlaşılması için dünyevi şeyler Kuran'da neredeyse hiç yoktur. Meselâ Firavun'un kendi adı, yaşı geçmez. Zikrin doğası budur. Yukarıda mesele hakkında en önemli mâlumatı verdik. insan bir şeye düşman olur, düşmanlığı inat ve kibre dayalı bir peşin hükümden geldiği için doğruyu görse de anlamaz.Ki Kuran, Bediüzzaman'ın 20'lerde neşrettiği Sözler kitabında altını çizdiği gibi, bir şeyi varlığı olarak değil Cenab-ı Allah'ın esmalarını temsil etmesi noktasında inceler. Yani maksat kuru bilgi üzerinden bilgiçlik taslamak değildir. Kuran'ın mucize olmasının bir nedeni de kısa bir ifade yoluyla tüm temel konular hakkında bir şeyler açıklamasıdır. Kuran-ı Kerîm'de tekrar tekrar göklerde ve yerde olanların Allah'ı tesbih (yüsebbihu) geçer. Burada zaten insanoğlunun bilmesi gerektiği kadar şey, her zekâ seviyesinden insanın anlayacağı bir biçimde, gayet açık bir şekilde geçiyor. Bundan başka müstakil olarak kuşlardan, otlardan da bahseden yerler var. Kuran'a göre otlar, gölgeler secde ediyor? Sen bunu biliyor muydun? Eğer bunu biliyorsan ve
anladıysan nasıl böyle bir başlık açabiliyorsun? Otlar ve kuşlar, gölgeler zaten tüm canlıların ilahi düzenin parçası olduğunu gösterir. Ama asıl hedef bunların ilahi olanla ilşkileri. Bir taş, tek başına anlamsız bir şeydir ama îman cihetiyle o taş Allah namına olursa büyür. Her şeyin Allah'ı tesbih ediyor olması, göklerin ve yerin mülkünün Cenab-ı Allah'a ait olması zaten tek tek her şey adına yapılan bir açıklamadır. Spesifik konulara girmek Kuranî üslûba girmez çünkü ya günaha girilir ya konu dağılır. Bediüzzaman'ın güneş tefekkürleri bu konuda on ikiden vurmuştur konuyu. Yani senin burada söylediklerini, yaklaşık yüz sene önce cevap veren bir âlim var. bu yüzden bu adam müceddid diyoruz.