öyle ki daha okula bile başlamamışken minik eller kaldırılır havaya tanrı'ya yakarılır; "affet babamı nolur", geceleri yastığa gömülür başınız ve ağlarsınız sessizce...
baba size baskı yapmamaktadır "sen de ateist olacaksın" diye, hatta iyi bir babadır, sever oğlunu, başını okşar öper "canım oğlum" der. öyle ya, daha çok acıtır canınızı. diyemezsiniz "baba niye tanrı'ya inanmıyorsun" diye, sadece bilirsiniz ateist olduğunu, bir yada iki kez dile getirmiştir, ama yeterlidir bu sizin onun doğru söylediğini bilmeniz için. çünkü ciddileşir bunu söylerken, her zaman şakacı, samimi olan o insan. herkes sever babamı, samimidir dediğim gibi insanlarla iletişimi iyidir, benim hiç olamadığım gibi.
ergenlik döneminde kendini sorgulatmaya başlar bu durum, "babam neden inanmıyor" diye düşünürsünüz, ama hala arada bir görüştüğünüz babanıza soramazsınız "neden" diye. bir süre sonra şiirler yazarsınız, tanrı'yı sorgulayan. babanızı sorgulayamadığından bünye tanrı'ya yöneltmiştir sorgusunu, bazen kızarsınız tanrı'ya, bazen ağlarsınız. agnostikliğe giden bir yoldur bu, kurak bir yol.**