1162.
-
hayat solugunuzu taşırdıgında,
bir kuytuda karşılar sizi
soluksuz göğsünüz,
soluk yüzünüz
ve yangınlı özünüzle
bir inziva...
Taş kesilmiş bir inziva
Topraksız, agaçsız, kuşsuz
Görende bırakacağı intiba
Acınası olacaktır kuşkusuz
(mu) allak bullak bir suskunluk
Telaşlı fikirler beyninden taşıyor
Göreni aldatan bir durgunluk
Omuzlar fırtınalı bir baş taşıyor
Tüyleri diken diken eden bir düş
Ve ona ulaşamamak kaygısı
Kendi kendine batan bir güneş
Ve hep karanlık olacak duygusu
içinde gecenin tanıdık ürpertisi
Başındaki miğfer delik deşik
Ansızın yüzüne iner elinin tersi
Evire çevire döver seni yalnızlık
Sessizlik, yoklugun mümessilidir
Bu kavgalar varlığın tesiri
Aynada bir hiç timsalidir
Bu silik siluet, hiçliğin esiri
Bu inziva yeni bir hayata gebe
Acılı, sancılı, korkulu
O hayat ki, doğacak gün gibi
Acısız, sancısız, tutkulu
imza saipsiz