Daha önce yazdığım sözlüklerden birinde bir kadın yazar vardı. O kadar pozitif, o kadar mutluluk veren bir enerjisi vardı ki... Hani bazı insanlar vardır. Sabah pür neşe kalkar gece pür neşe yatar. Acı veya keder tesadüf olarak bile uğramamıştır. Öyle görünüyordu entrylerinden.
Aylarca okudum. Kim olduğunu, ne olduğunu merak etmeden, bir kere bile nick altına bakmadan okudum. Bir yandan bir insan nasıl bu kadar pozitif olabilir ki diye düşündüğüm bir gün nick altına bakmak geldi aklıma.
ilk önce bir sürü 'yattığın yer ışık olsun kuzucum' lar, 'keşke tekrar sabahın köründe kapıma dayanıp radyoyla bütün apartmanı uyandırsan'lar gördüm. Sonra tam bir yıl önce nick altına 'evet dostlar, bir kemo günü daha geldi. Maalesef telefon ve bilgisayar alınmıyor oraya. Bu nedenle eve gelince görüşürüz. Sizi çok çok seviyorum. Hoşçakalın' yazdığını... Çakılmış kalmıştım her harfiyle mutlu olduğum yazarın nick altına yazılanlarla... Herkes dalga geçiyor sandım ilk önce. Hatta kendi entrysini görene kadar 'görürse çok üzülür. Acaba moderatör ile konuşsam mı?' falan diye düşündüm. Çünkü gerçekten küçük bir sözlüktü ve herkes birbirini tanırdı. Yeni geleni anında fark eder, troll ise dışlardık falan...
Dayanamadım yazdım moderatöre 'bak okudukça daha çok üzülür bu kız. Gel sil şunları. Kendisi de milletle dalga geçmiş ama belli ciddi bir şey var ve böyle dalga geçmek çok acımasızca' dedim kaç gün. Ondan öğrendim yazılanların hepsinin gerçek olduğunu. Hani derler ya çakıldım kaldım. Çakıldım kaldım günlerce. Entrylerini tekrar tekrar okudum. mavi saçlı kız gibi kaldı bende. Şimdi o kitabı her gördüğümde sevgilerimi yolluyorum her ikisine de. Mutluluk prensesleri onlar.