Bugünden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe konuşulmayacaktır.
"bugün" dediğime bakma, ama çok yakın olduğunu biliyorum. "türkçe konuşacağız" diye "çok oturgaçlı götürgeç"lere bindiğimizi zannederken, şu an "örütbağ" üzerinden bu yazıyı insanlara iletirken, aklımdan o kadar çok şey geçiyor ki... hepsi de türkçe! o yüzden beni anlayamamalarından korkuyorum artık...
şimdi bu "entry"yi girerken, bir taraftan da "mp3 download" ediyorum. uzun uzadıya yazmamak için sesli-sessiz harflerden vazgeçip "sna bi slm yolluorum" sana çok uzak kalmış bu diyarlardan.
senin yolunda ilerleyen bir başkası da "ülkenizi, bağımsızlığınızı korumanız için, dilinizi de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalısınız" demişti. ama artık onu en çok sevdiğini söyleyenler bile çoğu zaman bu sözünü hatırlamıyor, uygulamıyor. kaldı ki ben seni yüzyıllar öncesinden nasıl da hatırladım?
belki benim çocuklarımın arkadaşları seni hiç bilemeyecekler! artık bu sömürgecilik oyunu o kadar ileriye gitti ki, kendi insanımız bile sesini çıkarmıyor. bugün, insan hakları gibi göstererek bölünmeye zemin hazırlayan kültür ayrılıkçılıkları bile ayyuka çıkarken, insanımız kendi dilini unutmaya ve unutturulmaya başlanıyor.
benim ve senin, yani bizim atalarımızın yaptıklarını anlatan hikayeler, "öcü" adamlara veriliyor ve artık çocuklar kendi kimliklerini borçlu oldukları insanların hikayesini duymak bile istemeyecek. gücünü milletten aldığını söyleyen insanlar, milletin yaşadığı sokakların, minicik çocuklarını okuduğu okulların ismini değiştirmekte birbiriyle yarışıyor. attila sokağı, mevlana sokağı oldu; aziziye sokağı, nizam-ı cedit sokağı... mehmet akif ersoy sokağı ise hattat hamit aytaç sokağı oldu... milletin herşeyini borçlu olduğu insanın resmini duvardan indirmekle görevli olduklarını söylüyorlar bir de utanmadan... daha da vahimi, millet de sırf bir mühür ve parmaktan üç gün çıkmayan bir boya uğruna buna destek oluyor. laf anlatamıyorsun.
daha neler var, neler, mehmet bey! belki bugün sen olsan, adın mehmet değil de, mehmeth olurdu... belki de "foreverrock" gibi birşey olurdu ismin, kimbilir! sen de "ne karizmatik ismim var bea!!" diye böbürlenip dururdun.
seni dört kelimenle tanıyorum mehmet bey. ama birlikte yaşadığım insanları sayfalar dolusu okusam da tanıyamıyorum... hatta tanımak dahi istemiyorum.
bugünden sonra divanda, dergahta, barda, kafede, kamusal alanda...