şimdi bir kere allah'ın emirleri islamcılar için değil müslümanlar içindir. islamcılık yalnızca bir ideolojidir. eğer siz içkinin islamcılar için yasak olduğunu söylerseniz islamcıların dışındaki herkesin müslüman olmadığını da kabul etmiş olursunuz. bir insanın islamcı olması için müslüman olmasına gerek yoktur. islamın sınırları geçilmez çizgiler ya da aşılmaz duvarlar değildir. işlenen her günahın karşısında insana ümit veren bir tövbe müessesi mevcuttur. bizzat allah kitabında 'eğer siz hiç günah işlemeyen bir toplum olsaydınız sizi helak eder yerinize günah işleyen bir toplum yaratırdım ta ki benim merhametimi hak etsinler' der. dinin tamamıyla bir tarzı hayat olduğunu idrak edemeyen bünyelerin hıristiyanlıktan etkilenerek islamı da aynı kefeye koymalarının ciddiye alınacak bir tarafı yoktur.
gelelim asıl mevzuya. dinin günah sevap geriliminde yaşanmadığı bir coğrafyanın çocukları olmadığımız için hem dine muhalif olanların hem de ona taraf olanların tavırları aynı hastalıklı kaynaktan beslendiği aşikardır. burası ideolojinin yarı açık tımarhanesidir. burada sağlıklı bir yaşam tutturmak pek mümkün değildir. hangi kurallar manzumesini ele alırsanız alın bunun böyle olmadığını görürsünüz. müslümanca yaşamaya çalışan ama modern dünyadan da geri kalmayan her insanın derdi aynıdır. buna islamcıların aşina olduğu yerlerde muhafazakar bunalım denir. bunu ahmet hakan gibi uğursuz sofralara meze yapmak isteyenler çıkacağı gibi, hastalıklı müzelerde koruma altına çalışan bünyeler de çıkabilecektir.
lafı uzattık efendim. içki güzel bir şey değildir. ama kadın güzeldir. kadına meyledip de içkiye meyletmeyen her erkek müslüman hassasiyeti olsun ya da olmasın, yalnızca estetik bir tercihte bulunmaktadır. herkes bilir ki, geleneksel türk erkeğinin zihninde içki kadına giden yolda mühim bir duraktır. islamılar bu durakta eğleşmezler. çünkü onların acelesi var, istediklerini alıp geri kendi emin kıyılarına dönmek isterler. bu anlamda kadın doğal saiklerle abartılmış estetik bir tercihtir. tabii yine de bilinçaltının belli belirsiz takıntılarını reddetmemek gerek.
peki nedir bu takıntılar. hani çocukken birçoğunuzun başına gelmiştir. ayaklarınızı oturduğunuz divandan yere uzatamazsınız, herkesten gizlenen rüyalarınızla beslenen hayalgücünüz sizi ayaklarınızı yere uzattığınız anda alkarılarının ya da iyi saatte olsunların götüreceğini fısıldar kulağınıza. ta ki büyüyünceye kadar. büyüyünce geçer. islamcılar da bu anlamda henüz büyümediler. büyümeye çalışıyorlar. ergenlik sancıdır. kutlu ya da kutsuz bir sonraya açılır. bu sancılarla boğuşan islamcıların karşısında olduğunu iddia edenlerinse büyümeye hiç niyetleri yok, hala annelerinin rujlarıyla ve topuklu ayakkabılarıyla kadın oldum zanneden kız çocukları seviyesindeler; ama sevimliliğinde değiller. son olarak teknik bir ayrıntı verip kapatalım. kadınla birlikte olduktan hemen sonra abdestinizi alır namazınızı kılabilirsiniz. oysa içki içtikten sonra bildiğim kadarıyla en az yirmidört saat namaza yaklaşamazsınız. bu da demektir ki kadına meyletmek içkiye meyletmekten çok daha makul ve hoşgörülebilir bir günahtır.
hamiş: islamcıların müslüman hassasiyetinde olanların aşması gereken bir mevzuu da şudur sanırız: mesela islamda kul hakkının ne kadar önemli olduğunu bilmeyen yoktur. ayrıca peygamber dedikodu için çok ağır bir tarif yapmış ve kardeşinin etini yemeye benzer demiştir. şimdi toplumu kökünden çürütecek bu iki büyük günahı es geçip müslümanlığı çok daha ferdi planda kalabilecek iki günahın bulunduğu içki ve kadın çıkmazına sokanların da büyümek ve adam olmak için çok fırın ekmek yemeleri gerekir kanaatindeyiz.