17 ağustos 1999 marmara depremi

entry582 galeri
    57.
  1. gece yarısından sonra olmuştu. Sabaha karşı...hepsi uyuyordu; sadece senin gibi birkaç ayyaş ayaktaydı o saatte. önce ışıklar gelip gitmeye başladı. sonra toptan kesildi tüm ışıları şehrin. dışarıda hayvanların korku dolu çığlıkları, otomobillerin alarmları çınlatıyordu sokakları. şehrin tüm betonları ağız birliği etmişçesine birbirlerinin üstüne yıkılıyordu. yanıyordu şehirler; alev alev, için için yanıyordu.

    sonra bir sessizlik çöktü ki geceye sorma. birbiri üzerine yıkılan betonlardan dumanlar yükseliyordu geceye. o dumanların altında canlar vardı, canlarını 45 saniye öncede terk edenler sonra...

    galiba üstüne bir şehir çökmüştü bu şehrin. insanlar iki şehrin arasında uykuya dalmıştı. bir uykudan bir başka uykuya geçmişti şehir. kimisi de şaşkın, korkulu direniyordu sonsuz uykuya...bekliyordu, iki şehrin arasından çıkmayı bekliyordu.

    onlara kağıttan hayaller satmışlardı. bir yuva, dört yanı kapalı bir mahrem, bir uyku düzeni, bir akşam yemeği, tv karşısında uyuklama, tuvalette gazete okuma, sevme, sevişme, çocuğun ödevine yardım etme...dedim ya bir mahremiyet alanı, belki dileğe bağlı bir yalnızlık fırsatıydı orası. evleriydi, düşleriydi...

    kapı kilitlendiğinde, ışıklar söndüğünde bilirlerdi güven içinde olduklarını. gece yatakları sıcaktı. dedim ya onlara kağıttan hayaller satmışlardı. bilemezlerdi hayallerin altında kalacaklarını, bir uykudan bir sonsuz uykuya geçeceklerini.

    bir şehir çökmüştü üzerine bu şehrin. yaşam, iki şehrin arasına sıkışmıştı. ölüm şehrin en tepesine çıkmış, bastırıyordu da bastırıyordu.şehir uyuyordu o sıralar, kağıttan hayallere dalmıştı...mahremiyet alanlarında, güven içinde, ertesi sabaha uyanmak niyetiyle.

    sonra gökten duvarlar yağmaya başladı üzerlerine. hayallerinin, mahremiyetlerinin altında kaldılar. uykularında, o tatlı uykularının en güzel yerinde okkalı bir tokat yediler ve bir diğer uykusuna geçtiler yaşamın; öldüler. uzaklara gittiler bu zamandan, hayalleri ve mahremiyetleri burada kaldı.

    iki şehrin arasında sonsuz uykuya direnenler, bir ses, bir nefes duyurmaya çalıştılar şehrin üstündekilere. kimisi uzanan eli tuttu, çıktı aydınlığa. geride sonsuz uykuya dalmış sevdiklerini bırakarak...geride canından çokça parçayı gömerek betondan bir yalnızlığa.

    şehir ölmüştü işte. şehrin başına taş yağmıştı. iki şehir üst üste yığılmış, ezip geçmişti hayalleri. şehirde ceset torbası aranıyordu. kefen bezine ihtiyaç vardı. ölüm hep istiyordu, daha fazlasını istiyordu.

    tatlı uykular benim güzel şehrime, güzel rüyalar bu kez. üstüne bir şehir ört, üşütme sakın.
    **
    8 ...