hep güldüm geçtim bu hikayelere. mizahını yaptım elimden geldiğince. cıvık buldum. prime müsait konular olduğu için iplemedim , çok azını okudum, pek çoğuna hislenmedim bile. ama gün geldi bu ekim akşamında bu kardeşinize buraya bu entryi yazdırdılar...
bi mecburiyetten dolayı telden konuşmak zorunda kaldık ve tüm vücudumu parça pinçik eden , onun için içi dolu dolu ve neşeli , benim için buz gibi soğuk ve kederli , o efsunlu cümleyi söyledi.
''nişanlanıyorum bu arada...''
napalım beğenirsek beğen tuşuna , abone olmadıysak abone ol tuşuna mu basalım. ne diyelim ne yapalım ? neden söylüyorsun. zaten platformlarda seni görmüyoruz.. hiç haberim de olmasa olurdu. nişan fotolarını beğenir geçerdim.
sesim titredi ve hadi yaa hayırlı olsun kim bu şanslı adam ehuhee dedim. cümleye bak. yarrak gibi cümle.
sonra da kapattı. kafamı sikeyim.
edebi bişeyler yazamıyorum çünkü keyfim öyle kaçtı ki.. bu duygunun ayrı bi adı olmalı. bu hissiyatın adı yok. bi kategorisi yok. adı yok...