suriyenin halep şehrine giderseniz ermenilerin sayıca cok oldugunu gorebilirsiniz...
Efendim arapca ogrenimim için halep şehrini dolanırkan, gerimde birisi yanındaki arkadaşına eşşeeek diye bağirdi. şaşırdım... türkmen olabileceğini düşündüm ama bir de ne göreyim ermeni mahallesindeymişim...
etrafıma dikkatle bakınca, nazar boncukları balkonlara asılan çamaşırlar, ibrahim tatlıses dinleyen bir kitle sanki küçük türkiye...
bundan cesaret alarak ordaki bir hamburgerciye girdim... onlarda ermeni... yaşlı bir amca var, konuştuk muhabbet ettik... antep ermenisiymiş, bana dedelerinin buraya kaçtıklarını söyledi... muhabbet güzelde neden kaçtınız ki? harp vardı, ondan dedi... yaşlı beyin oğlu pek bir pis bakıyor bana... hiç gittinizmi türkiyeye dedim yaşlı amca evet dedi cok gittim.. insan özlemezmi vatanını dedi... şimdi ne desen yanlış olur... orası senin vatanın değilmi diyeyim yoksa amca gel vatanına oturmu diyeyim... sözün bittiği yer...
ayrılırsın oradan, başka marketlere girersin yarım ağız bir türkçe konuşmaları bir hoşluk veriyor yüreğinize, incik boncuk takan bir dükkana ugrarsınız... her şey türkiyeden gelme... kaçak geliyormuş... tatlı bir muhabbet, hani bizim ton ton amcalarımız vardır ya! aynısı işte bu ermeni amca... oda türkiyeye çok gitmiş gelmiş... dedeleri bir gün yerleşeceklerini düşünmüş hep... olmamış... ermeni katliamı muhabbetine giremiyorsunuz orda, olmuyor cünkü özledikleri sizin vatan dediğiniz yer. oraya bizim de vatanımız diyorlar... kalıyorsunuz...
katliam konusunu bir kere konuştuk oda iki yaşlı amcayla, keşke suçlu gördüklerinizi öldürüp bizi sürmeseydiniz dedi...
sustum kaldım... ne diyeyim... haklı olunacak bir durum değil ki... birileri dedelerinin sucundan dolayı yarğılanamaz ki...
keşke hiç olmasaydı... keşke göçüp gitmeselerdi... keşke ne biz ne onlar bu kavganın bir ucuna alet olmasaydık...
olmadı işte... şimdi sıra kimlerde... rumlar gitti, ermeniler gitti, yezidiler gitti, sanırım kürtlerde...